Galatasaray, Sivas maçını kaybederken Terim’in belki de tek tesellisi Necati-Baros uyumuydu. Necati, F.Bahçe maçında Elmander’e asistiyle “dokuz buçuk numara” işler yapmaya başladı. Sivas önünde de 5’te ve 21’de Baros’a attığı iki güzel ara pasıyla devam etti. Terim de sanırım bu uyuma güvenerek Trabzon önüne 4-4-2 ile çıktı, lâkin evdeki hesap (70’te sistem değişene kadar) çarşıya uymadı.
Bu tercih Galatasaray’a iki ayrı bedel ödetti: Sivas maçının uyumlu adamları Necati-Baros, dün düşman kardeşler gibiydiler; hem organize olamadıkları için hücumda net pozisyon üretemediler, hem de Galatasaray’ı orta sahada eksik bıraktılar. Fatih Terim, daha önce 4-2-3-1 oynayan takımlara karşı orta sahadaki bir adam eksikliğini Elmander’in insan üstü gayretiyle kapatıyordu. Elmander olmayınca düzen bozuldu, Trabzon’un Zokora-Colman-Alanzinho’lu orta sahası Selçuk-Melo’ya (özellikle de ilk yarıda) büyük üstünlük kurdular. Büyücü Zokora belki gol atmıyor/asist yapmıyor ama Fernandes’ten sonra Selçuk’u da kilitleyerek derbilerin anahtar adamı olmayı sürdürdü. Zokora presiyle ilk 20 dakikada 2 kritik kayıp yapan Selçuk moralman çöktü, müsabakanın kalanında da sezon geneli performansının altında kaldı.
Galatasaray’ın oyunda bir hayal kırıklığı daha (Engin) olunca belki de sarı-kırmızılılar 32 haftadır ilk defa bir rakibe orta sahayı bu kadar uzun süre kaptırdılar. Üstüne yine belki 32 haftadır ilk defa bir ekibe karşı fizik olarak geride kalmaları eklenince bordo-mavililere ligin kaderini değiştirme fırsatını neredeyse veriyorlardı…
Ama vermediler. Çünkü Galatasaray, mağlup duruma düştüğünde sahaya kurtarıcı olarak Sabri-Yiğit-Batdal’ı sürmek zorunda olacak kadar zayıf bir kulübesi olmasına rağmen çok iyi bir “takım”… Fenerbahçe derbisinden sonra Trabzon önünde geri dönüş yapabilmelerinin nedeni de bu: İyi bir “takım” olmaları…
İyi takım Galatasaray’ın dün dikkat çeken iki “kötü” tarafına gelince: Terim’in kulübesinde hem oyuna sokacak kurtarıcı özellikli futbolcusu yoktu, hem de 3 oyuncu değişikliğini çok garip bir şekilde 70’le 74 arası ikişer dakika arayla yaparak takımının temposunu kendi eliyle kesti.
Galatasaray’ın bireysel olarak kötüsüyse Eboue idi. Daha önce Carvalhal’e de “What’s up! What’s up!” sözcükleriyle çıkışan Eboue, dün de başta yerde kıvranıp, sonra Olcan’ın üstüne yürüyüp, ardından yeniden yerde kıvranmaya devam etti! Eboue’nin futbol kariyerini ve karakterini İngiltere’den biliyoruz; herkes onu iyi bir insan, iyi bir profesyonel olarak tanıyor. Zaten o yüzden de bu davranışlar Fildişili yıldıza yakışmıyor…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS