Evet, Zico’nun, “Fatih Tekke’yi tanımıyorum ama tercümanım beğeniyor”, “Balili, çok hızlıymış!” veya “Kadıköy’de her takım 1 puana seviniyor” gibi açıklamaları hâlâ bu ülkeye yabancı olduğunun ispatı, Avrupa’da ve derbilerde gösterdiği performansı diğer maçlara yansıtamamasının da bir sebebi… Evet, Zico’nun rotasyonu, “11 oyuncuyu birden değiştirmek” olarak tanımlaması verimli gözükmüyor.. Evet, oyuncularda “as” ve “yedek” ayrımı oluşturması, her birini her an oynayacak gibi hazır tutmaması, hatta belki Brezilyalıların maç seçmesi, ama Zico’nun bu handikapı 5-6 sağlam yerli oyuncu daha kazanarak çözememesi, belki de yerli bir yardımcı hocaya ihtiyacı olduğunu gösteriyor…
İlk sezonda kulüp rekoru
Lakin madalyonun bir de diğer yüzü var (Ki bence daha önemli olan yüzü de burası)… Zico’nun birinci sezonunda kulüp rekoru kırılmış, ilk kez bir yılda Avrupa’da 12 maç yapılmış. 7’sinde geriden gelip denge sağlanmış, bazıları kazanılmış (Ki mağlup duruma düşülen maçlarda geriden gelmek Fenerbahçe’nin Avrupa’da en az yapabildiği şey)… Avrupa’nın 4 büyük liginden 4 takımının gruplar tarihinde ilk kez bir araya geldiği fikstürden başarıyla çıkılmış, ilk kez UEFA gruplarından bir Türk takımı kalifiye olmuş, hatta kaybedilen Celta ve Newcastle maçlarında da 3 puan hak edilmiş. Avrupa kupaları tarihinde evinde hiç yenilmemiş Alkmaar’a son 3 dakikada yenilen golle elenilmiş…
Zico’nun ikinci sezonunda Ş.Ligi ön elemelerinde 9’da 9 yapan Anderlecht iki galibiyetle saf dışı edilmiş, grupta ilk maçta da dördüncü torbanın birinci torbaya tek zaferi kazanılmış… Hangi takımla? Tarihinde her türlü yerel başarıya ulaşmış, bir sezonda 103 gol atmış, 17 kez şampiyon olmuş ama bu yüzyıl içinde de Avrupa’da sahadan neredeyse hiç başı dik çıkamamış, 40 yıldır çeyrek final görmemiş, halen 5 kez Şampiyonlar Ligi’ne katılıp, gruplardan hiç çıkamamış tek takım olan Fenerbahçe ile…
Veh, Le Guen örnekleri var
Şu iki yılda Avrupa’da kat edilen yolda, Zico’nun takıma en çok ihtiyacı olan şeyi, rahatlığı ve özgüveni aşılamasının hiç mi rolü yok? Fenerbahçe Inter’i veya Alkmaar’ı sürekli mi yeniyordu yani, ya da bu kadro 3-5 yıl önceki kadrolardan çok daha mı iyi? Neden Rize beraberliğinde tüm suçu Zico’ya yükleyenler, Inter galibiyetinde başarıda ona küçük bir pay bile vermekten geri duruyorlar? Neden Armin Veh’in Stuttgart’la, Le Guen’in Lyon’la büyüdüğü gibi, Zico’nun Fenerbahçe ile büyüyebileceğine ihtimal vermiyoruz? (Ya da Capello, Türkiye’ye koşa koşa geliyor da, Zico mu zorla duruyor? Adam, nazikçe vermedi mi dersimizi; “Capello gibi bir hocanın Türkiye’ye getirilmesi büyük bir başarıdır” diyerek?)
Sahi Zico, kendisine “hoca değil” diyenleri, bir gün neden İsviçre’ye UEFA Elit Teknik Adamlar Forumu’na davet etmiyor? Onlar, bu işi Zico’dan daha iyi bildiklerine göre, orada da bulunmaları gerekmez mi?
Not: Fenerbahçe’nin UEFA kulüpler sıralamasındaki yerlerini yıl yıl ekledim buraya… Bu sıralama bir takımın Ş.Ligi gruplarına hangi torbadan gireceğini veya UEFA’da seri başı olup olamayacağını tayin eder. 1986’dan öncesi eksik, zira kayıtlarda sadece ilk 200 sıradaki takımlar var: 1986’da 140’ıncı, 1987’de 138’inci, 1988’de 146’ncı, 1989’da 143’üncü, 1990’da 139’uncu, 1991 ve 1992’de 147’nci, 1993’de 81’inci, 1994 ve 1995’te 84’üncü, 1996’da 119’uncu, 1997’de 77’nci, 1998’de 111’inci, 1999’da 118’inci, 2000’de 109’uncu, 2001’de 100’üncü, 2002’de 126’ncı, 2003’te 115’inci, 2004’te 126’ncı, 2005’te 94’üncü, 2006’da 89’uncu, 2007’de 66’ncı, bugün 52’nci, bu yıl bütün takımlar eşit puan alırlarsa 2009’da 42’nci…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS