Süper Lig’in 56’ncı sezonu geride kaldı, şimdi önümüzde yaklaşık 100 günlük bir ara var… 56’ncı sezon, bozuk zeminler-bozuk zihinler, cezasız kalan suçlar-suçsuz kalan cezalar, zamansız veda edenler-zamanlı veda edemeyenlerle dolu yine karmakarışık, yine ağızda acı tat bırakan klasik bir yıldı aslında. Peki 57’nci sezonda da basit bir tekrar yaşanmaması için neler yapmak gerek? Tarihte peş peşe gelen iki sezonun birbirinin kötü birer kopyası olmaması için nasıl önlemler almak gerek?
1)Stat işleri tek bir merkezden yürütülsün
Bozuk zeminler, Türk futbolunun kanayan yaralarından biri… Ama bizde zaman, yaraları sarma yönünde değil, yaraları kanıksama yönünde işliyor ne yazık ki. Oysa özellikle Süper Lig kulüplerinin sabit gelirleri, zemin işleri gibi küçük meseleleri çözmeye bir defa değil, bin defa muktedir. Lakin maalesef kulüplerin anahtarları zengin holigan yöneticilerine teslim edilmiş, onlar da yayın havuzundan gelen paralar kendi ceplerinden çıkıyormuş pozları ile şehri kendilerine bağımlı hale getirmişler.
Önümüzdeki yıl TFF, zemin işlerinde uzmanlığı ispatlanmış uluslararası (ya da yerel) bir firma ile anlaşsa, stat zeminlerinin sorumluluğu tek bir mekanizmaya devredilse… Yeni yapılan onlarca statla birlikte bu iş, tazminatlı sağlam bir sözleşme ile garanti altına alınsa. Ve stat bakım bedelleri direkt olarak kulüplerin yayın havuzundan kesilse. Doğru olmaz mı sizce de? 1 milyar euroluk lige bu zeminler, bu ekran görüntüsü yakışıyor mu sahi?
2) 6222 sayılı yasa da, disiplin talimatnamesi de sıfırdan yazılsın
Evet yasa yeni… Ama ne kadar işlevsel olduğunu bu sene acıyla etüt ettik(!). Fernandes’e saha içinde tekme ile saldıran sporsevmez, maçları 1 yıl evinden izlemekle ödüllendirilmiş. Aynı hareketi sokakta Fernandes’e yapsan ödülü, pardon cezası bu mu olurdu acaba?
Ayrıca Burak Yılmaz’ın yüzünü çakı ile yaralayan teröriste de 50 günlük idari para cezası kesilmiş. Bu hadiselerden sonra kamuoyunu artık hiç kimse 6222 sayılı sporda şiddet ve düzensizliği önlemeye dair kanunun yeterli olduğuna, çağdaş olduğuna filan ikna edemez.
Disiplin talimatnamesinin de hali ortada. Her bir ceza, geçmişteki muadiliyle kıyas yoluyla itibarsızlaştırılıyor. Maalesef bir kahraman kurul da çıkıp, “Eski talimatname tarihe karıştı. Şimdi yepyeni bir talimatname yazıyoruz. Tarihi sıfırlıyoruz. Artık hiçbir ceza geçmişle kıyaslanmamalı” devrimini yapma cesaretini göstermiyor.
Maalesef spor kamuoyunun da sokaktan farkı yok. Hukuka itibar, sıfır düzeyinde.
3) “Seyircili seyircisiz maç” utancı tarihe karışsın
Samsun-Mersin maçı öncesi yaşananlardan hepimiz utanç duyduk doğrusu. Ben Kadıköylüyüm, o gün sadece stadın değil semtin de huzuru kaçmıştı inanın.
Eğer e-bilet uygulamasının arızaları giderilip sağlıklı bir şekilde hayata geçirilirse zaten suç işleyeni, suçsuzdan ayırabilecek donanıma sahip olacağız demektir. Statlara kamera donanımları kurulacak, her bir koltukta kimin oturduğu bilinecek. Suçlu suçsuzdan ayrılırsa, bir kişinin kabahatini binlercesi çekmeyecek. Böylece de “seyiricisiz seyircili” ya da “seyircili seyircisiz” bu garip uygulamalar tarihe karışacak. En azından karışmak zorunda.
4) Sporda dürüstlük hareketi başlasın
Doğrusu ben gelenekçi düşünceyi benimseyemiyorum; futbolda video görüntülerine bakarak cezalandırma yapılması taraftarıyım. Ama tabii doğru bir kriterleme ile…
Benim video görüntülerinden karar verme kriterim şu: Eğer itiraz konusu olan bir golse, bir penaltı ise, bir korner veya bir ofsaytsa asla maç sonrası video görüntülerine bakıp karar değiştirme taraftarı değilim tabii ki.
Ama itiraz konusu olan bir disiplin hususu ise… Sakatlayıcı-düşmanca bir hareket, bir hakaret ya da aşağılama, ırkçı-ayrımcı, sporun onurunu zedeleyici bir davranışsa o noktada video görüntülerinden faydalanma taraftarıyım. Çünkü hukuk, haklıyı, düzgünü, dürüstü korumalı. Saldırganı, kandıranı, haksızı cezalandırmalı.
Yeni sezon sporda dürüstlük hareketinin fitilini ateşlemeli artık… Sporda dürüst ödüllendirilmeli, “kazanma yolunda her yolu mübah gören düşman zihniyet” kınanmalı, cezalandırılmalı, ayrıştırılmalı. Bu sporun da, bu dünyanın da kurtuluşu burada çünkü: Eğer iyiyi ödüllendirir, kötüyü cezalandırırsak bu spor da, bu ülke de, bu dünya da daha güzel bir yer olacak.
Suçlunun suçsuzdan ayrıldığı ve layıkıyla cezalandırıldığı adil bir dünya dileğiyle. Mutlu haftalar.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS