Karmaşık duygularla ayrılıyoruz Trabzon-Rize etabından. Bir taraftan yetenekli oyuncu grubumuzun 270 dakika sonunda ortaya bir plan koyamamış olması, hâlâ kaos futboluyla, anlık parlamalarla sonuca gitmeye çalışmamız can sıkıcı. Diğer taraftan geleceğe umutlu bakmamızı sağlayabilecek dezavantajlarımız da var: Mâlum, bu turnuva 93’lülerin turnuvası… Salı günü ikinci turda karşılaşacağımız rakibimiz Fransa’nın 21 kişilik kadrosunun 20’si 93 doğumlu mesela… Oysa biz şu ana kadar 270 dakikanın 225’inde 94 ağırlıklı grubumuzla oynadık. O meşhur reklamda başrolde oynayan Okay Yokuşlu’nun “yaşım neredeyse 20” demesinin de nedeni bu. Çünkü çoğu 19 yaşında bu çocukların. Kolombiya karşısında 7, El Salvador önünde 6 tane 94’lüyle çıktık sahaya. Sadece Avustralya önünde 45 dakikalığına 19’luk genç sayımız 5’e düştü. İkinci devre tekrar 94’lülerimiz ağırlıktaydı.
Bu turnuvada 94’lülerimizin tecrübe kazanıyor olması önemli bir avantaj, çünkü bu futbolcu grubumuz 3 hafta sonra bu kez Litvanya’daki U19 Avrupa Şampiyonası’nda ter dökecekler. Biz üst üste iki büyük turnuvayı hemen hemen aynı oyuncu grubumuzla, yine Salih, Okay, Hakan, Cenk, İbrahim iskeletimizle oynayacağız; oysa Litvanya’da tekrar karşılaşacağımız Fransa’nın orada Pogba’sız Kondogbia’sız bambaşka bir takımı olacak. Yani Trabzon’dan sadece 6 puanla değil, 3 hafta sonra yararlanabileceğimiz büyük tecrübelerle de ayrılıyoruz aslında.
Dün de ilk iki maçtan çok farklı, çok arzulu bir top oynamadık; yine kopuk kopuk, yine yeteneğe bağımlıydık. Gerek El Salvador ve Avustralya takımlarından daha yetenekli olmamız, gerekse kalecimiz Aykut’un turnuva boyunca gösterdiği iyi performans son 16’ya kalmamızı sağlayan faktörler. Dileriz Karadeniz’de kazandığımız bu tecrübeler, Antep’te ve Litvanya’da çok işimize yarar…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS