Süper Lig 2016 analizleri
2)Fenerbahçe
Pereira’nın Fenerbahçesi, dünyayı son dönemde etkisi altına alan ve genelde Jürgen Klopp’la özdeşleşen reaksiyon oyunu “karşı pres”in güzel bir temsilini sergiliyor… Sarı-lacivertliler, kaybettikleri topu 4-5 saniyede geri kazanma konusunda ustalaştılar; sorunu, kazanılan topla rakip kaleye hızlı gitmekte yaşıyorlar. Bu sorunu çözmek için de hızlı koşan değil hızlı düşünen, oyunun yönünü çabuk çeviren merkez oyuncuya ihtiyaçları var
Son dönemde bütün dünyayı etkisi altına alan bir Portekizli teknik adam modası olduğu malum. Zaten geçen sezon Avrupa’nın top 15 ligini şampiyon bitiren 5 yabancı hocanın (Guardiola dışında) 4’ü Portekizli’ydi (Mourinho, Villas-Boas, Paulo Sosa ve Pereira). Portekiz’in bu başarılı ihracatının birinci önemli sebebi, kıta sathında bine yakın Brezilyalı futbolcunun oynuyor olması. Ve onların Portekizce konuşması. İkinci sebep de sürpriz değil: Herkes, bir sonraki Mourinho’yu arıyor.
Fenerbahçe, teknik adam koltuğuna Pereira’yı getirdiğinde zaten Portekizli genç hocanın ismi sıkça Mourinho ile anılmıştı. Üstelik iki ismin birlikte anılmasının tek sebebi ortak pasaportları değildi, Pereira’nın Olympiakos performansı da Mourinho’nun otobüs çeken stiline öykünüyor gibiydi: Michel’in Olympiakos’u 2014-15’in ilk yarısında maç başına 10 isabetli şut atarken ikinci devrede Pereira’yla bu sayı 8’e düşmüş. Kornerlerde de 9 buçuktan 6’ya gerilemişler. Michel’le maç başına 9 faul yapan takım, Pereira’yla 13 faule çıkmış. Zaten Pire’deki bu değişim Fenerbahçe’de de görülüyor. İlk yarıda 17 maçta kalesinde sadece 46 isabetli şuta izin veren Fenerbahçe, sadece Türkiye’nin değil Avrupa’nın en başarılı defans performanslarından birine imza atıyor. Maç başına 18’i bulan faul sayısı da sertleşme göstergesi.
Özellikle 18 Ekim’deki Kayserispor maçıyla beraber Fenerbahçe’nin takım savunması uygulaması kusursuzlaşıyor. O günden itibaren oynadığı 16 resmi maçta 12 galibiyet-4 beraberlik alan sarı-lacivertliler, bu karşılaşmaların 9’unda da kalelerini gole kapamışlar. Zaten hiç kimsenin Pereira’nın bu savunma başarısına sözü yok. Esas mesele, hücumdaki kısırlık. Aynı 16 maçta Fenerbahçe’nin 1’den fazla gol atabildiği maç sayısı (ikisi kupada olmak üzere) sadece 7…
Pereira’nın bu başarılı savunma performansı Mourinho’yu hatırlatırken, mantalite olarak esas yakın olduğu adamsa Jürgen Klopp. Zira Pereira’nın sezon başından beri en önemli amacı, kaybedilen topları 5-6 saniye içinde geri kazanmaktı. Klopp’un Dortmund’unun, Guardiola’nın Bayern’inin yaptığı gibi. Çünkü bir takımın en savunmasız olduğu an, topu kazanıp hemen geri kaybettiği an. Eğer rakipten topu vakit kaybetmeden geri kazanıp çabuk hücuma giderseniz çabuk goller de bulabiliyorsunuz doğal olarak.
Lâkin Fenerbahçe, Klopp döngüsünün ilk turunu, yani hızlı geri kazanmayı iyi becerirken; hücuma hızlı çıkmayı pek beceremedi ilk 5 ayda. Orta saha hep çok yavaş geçildi, rakipler hemen hemen hiç eksik yakalanamadı. Rakipler eksik yakalanamayınca, hep hazır sete karşı hücum edildi, hep zor oldu golleri atmak. Fenerbahçe’nin ilk yarıda her türlü golü var, frikik var, kafa var, şut var, yetenek sayısı var. Olmayan şeyse, rakibi eksik, hazırlıksız yakalayarak atılan goller. Özellikle Diego ve Souza çok yavaş oldukları için, yavaş düşündükleri ve yavaş hareket ettikleri için, oyunun yönünü çabuk değiştiremedikleri için bu eksik işte.
AVRUPA’NIN EN İYİ SAVUNMA PERFORMANSLARI
Takım Kalelerine gelen isabetli şut Maç Ortalama
Bayern Münih 37 17 2.18
Fiorentina 40 17 2.35
Napoli 40 17 2.35
Juventus 42 17 2.47
Angers FC 48 19 2.53
Atletico Madrid 48 18 2.67
Fenerbahçe 46 17 2.71
Paris SG 55 19 2.89
Liverpool 63 20 3.15
Sassuolo 53 16 3.25
***
Diego-Souza ısrarı neden?
İki Brezilyalı Josef de Souza ve Diego, reaksiyon oyununa tam uyamayan yavaş oyuncular olmalarına rağmen Portekizli hocanın onlardan neredeyse hiç vazgeçmeme sebebi neydi peki? Bence Pereira’nın 2 Brezilyalı’dan vazgeçmemesinin iki temel gerekçesi var: Birincisi, ikisi de olgun oyuncular, taktik disipline son derece sadıklar. Emprovize oynamıyorlar, taktik tahtasına uyuyorlar. İkisi de Portekizce konuşuyor, yani hocalarını kelime kelime iyi anlıyorlar. Üstelik uzun boylu Souza, duran toplarda da önemli. İkinci sebep de, bu bölgenin en güçlü alternatifi Ozan’ın 20 yaşında oluşu, taktik disiplin tecrübesizliği, Pereira ile ancak tercüman yoluyla iletişim kurabilmesi. Ayrıca Bursa’daki yüksek özgüvenli Ozan’ın Fenerbahçe’de gerilediği de ortada.
Eğer Fenerbahçe ikinci yarıda oyununu hızlandırmak istiyorsa, orta sahayı daha çabuk geçecek alternatifler bulmalı. Bursa’daki Ozan’ı mental destekle iyi günlerine döndürmeye çalışmak bir seçenek. Eskişehir’den orta saha tecrübesi olan Alper’i merkezde kullanmak bir diğer opsiyon. Son bir seçenek de transfer yapmak; ama Ocak marketinde çabuk-kaliteli, Avrupa kupalarında oynamamış bir merkez orta saha oyuncusu bulunabilir mi, orası soru işareti tabii.
***
Muhammet, isabet olur
Herkes, kadroda hem Fernandao hem de Van Persie varken Fenerbahçe’nin gündeminde neden santrfor transferi olduğunu merak ediyor. Oysa basit bir detayı gözden kaçırıyorlar: Bu iki oyuncudan biri, 2-3 aylık bir sakatlık yaşasa, diğerinin iki cephede her maçta 90 dakika oynaması gerekecek. Çünkü kulübede Türkiye Kupası gençleri dışında tek bir alternatif yok.
Sezon başında transferde adı geçen Gabriel Barbosa da, bugünlerde adı geçen Muhammet de, yaşları genç santrforlar. Bir-iki sezon formayı iki tecrübeliyle paylaşıp, özellikle Van Persie’den sonra daha fazlasını almayı bekleyebilecek çocuklar. O yüzden Fenerbahçe’nin kulübeye bir santrfor arayışını gerekli ve mantıklı buluyorum ben.
***
En büyük avantajı:
Şampiyonluk tecrübesi
Fenerbahçe’nin şampiyonluk yarışındaki en büyük avantajı, bu sert ayları yaşama tecrübesi yüksek oyuncu sayısının fazlalığı. Fenerbahçe’nin ideal 13-14 oyuncusu içinde Alves’in 7, Diego, Meireles ve Volkan’ın 5, Nani’nin 4, Gökhan, Caner ve Mehmet’in 2, Alper, Van Persie ve Souza’nın da birer lig şampiyonlukları var mazilerinde. Ayrıca Nani ve Meireles’in Şampiyonlar Ligi, Van Persie, Souza ve Diego’nun da Avrupa Ligi şampiyonu olduklarını unutmamak gerek.
***
En büyük dezavantajı:
Çok faul yapıyorlar
Fenerbahçe’nin bu ısrarlı “karşı pres” oyununun tabii ki önemli bir handikabı var; topu kazanamadıkları zaman faul yapma mecburiyeti hissetmeleri. İlk yarıda 308 faul yapan Fenerbahçe, bu alanda lider Gençlerbirliği’nin sadece 4 sayı gerisinde ikinci. Sarı-lacivertli futbolcular her maçta Beşiktaş’tan ve Galatasaray’dan ortalama 5’er fazla faul yapıyorlar. Bu da Fenerbahçeliler’in kart görme ihtimalini artıran bir unsur.
Yüzde 56 ile ligin en fazla topla oynayan takımı Fenerbahçe’nin sarı kart tablosunda 6’ncı olması da dikkat çekici. Ligin ilk 17 haftasında bu durum büyük bir arızaya neden olmadıysa da, ikinci yarıda dikkat edilmesi gereken bir husus gibi gözüküyor.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS