“Kimse sana özgürlük veremez. Kimse sana adalet ya da eşitlik sağlayamaz. Eğer güçlüysen, sen alırsın…”
Her şey-herkes kötüyken, herkes değişiyor ve kaybediyorken, sadece bir adam olduğu gibi duruyorsa, hatta kazanıyorsa kimse ona adalet vermemiştir, olsa olsa o almıştır. Üst üste üç mağlubiyetten sonra dün Kadıköy’deki kara bulutları dağıtan adam, yaralı yüz Kuyt’tı. Yanal 6 resmi maçın her birinde farklı 11’ler, farklı anlayışlar hatta farklı dizilişler kullanmışken sadece o değişmediyse, öbürlerinden bir farkı olduğu içindi. De Guzman’la yaşadığı çarpışmayı izlediğimden beri benim sağ gözüm ağrıyor, onun ağrımıyor. O yüzden ilk tebrik, duran adam, değişmeyen adam Kuyt’a…
İkinci tebrikse, 88’li bir kalecimiz (Onur) dünya çapında diye övünürken, “ben de varım, ben de bu yaş grubunun önemli kalecilerindenim” diyen Mert’e… Geçtiğimiz hafta Stoke’lu Walters, Liverpool’a karşı penaltı noktasının başına geçtiğinde Premier League rejisi oyuncunun son 5 penaltısından 4’ünün sol alt köşeye kullanıldığını göstermişti ekranda. Belli ki Mignolet de dersini çalışmıştı, Walters’ın aynı noktaya attığı penaltıyı kurtardı… Dün de Necati topun başına geldiğinde sağ ayak içiyle sol alt direk dibine attığı penaltılar geldi gözümün önüne. Belli ki Mert de dersini çalışmıştı. Bugünlerde Belçika futbolu Mignolet ile övünüyor, çok da haklılar. Ama ben de dün gece çalışkan Mert’le gurur duydum, itiraf etmeliyim.
Dünün üçüncü iyisi de, zaten bu sezon Kuyt’tan sonra takımın en istikrarlısı gözüken Alves’ti. Egemen gelince sağ stopere geçmesi Alves’e iyi geldi, 2-3 kez de sağdan bindirerek hücumda da ilk kez bu kadar etkili gözüktü.
Tabii ki dünkü galibiyetle Fenerbahçe’de bütün sorunlar bir anda çözülmedi, tabii ki hâlâ Nisan 2013’ün çok gerisindeler. Hatta Dede-Servet-Necati gibi tecrübelilerin yerine Aytaç-Tarık-Özgür gibi gençleri adapte eden Sağlam, dün Kadıköy’den bir puanla ayrılmayı da hak etmişti. Ama puan için gol gerek; bence bu yıl ligde zirveyi zorlamaları için de muhakkak bir golcüye ihtiyaçları var.
Üçlü savunma olmaz mı?
Türk futbolunu Avrupa’da başarıyla temsil eden son Anadolulu Gençlerbirliği, 2003-2004’ün nerdeyse yarısını üçlü savunma oynamıştı. Geçen sene Eskişehir’i defalarca yerinde izledim, Yanal’ın yine sık sık Servet-Akaminko-Diego’yla başarıyla üçlü savunma uyguladığını hatırlıyorum. Doğrusu Yanal’dan Fenerbahçe’de de böyle bir sürpriz bekliyordum.
Üstelik Alves’in de Zenit’ten bolca üçlü tecrübesi var, sağında Gökhan solunda Egemen’le pekâlâ uygulayabilirler bunu. Böylece hem Yanal’ın bir türlü bulamadığı sol beke ihtiyacı kalmaz, hem de isterse aşırı istihdam olan orta sahada 4 merkez oyuncuyu (baklava dilimi şeklinde) aynı anda kullanabilir.
Tabii ki futbolda tek mesele diziliş değil. Sadece dizilişi değiştirerek bütün sorunlar çözülecek de değil… Ama Şubat’tan beri Fenerbahçe’yi başarıdan başarıya koşturan 4-2-1-3 sistemi dün itibariyle terk edilip 4-4-2 denendiğine göre, ben Yanal’dan 3-4-3 veya 3-5-2 denemesi de bekliyorum sadece.
Serdar’ın da sağ bek oynamışlığı var
Yanal’ın sezon başından beri denediği iki sağ beki Topuz’la Bekir’den memnun olmadığını biliyoruz. Dün Gökhan sakatlandığında hangisini sokacağını doğrusu herkes merak ediyordu, benimse merakım (Kayseri’deki çıkışını sağ bek olarak yapan) Serdar’ı orada deneyip denemeyeceği idi. Hem Bekir’den hem Topuz’dan memnuniyetsizken dün 15 dakika Serdar’a şans verse bu oyuncuya da biraz özgüven yükleyebilirdi hoca…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS