Hemen herkes, çağdaş futbol yönetimi öyküsünün en önemli yapıtaşını “Jean-Marc Bosman Davası” olarak görür. Gerçekten de 1964 doğumlu Belçikalı eski futbolcunun kulübünün ona bonservisini vermemesi üzerine kazandığı dava, bugün çağdaş futbolun en önemli kırılma noktalarından biridir.
Bana sorarsanız futbolun neredeyse Bosman kadar önemli bir başka kırılma noktasına yaklaşıyoruz ve bu davanın merkezindeki sporcunun ismi de Abdulmajid Oulmers… Halen Yunanistan Ligi’nde Panthrakikos forması giyen 36 yaşındaki futbolcu, Kasım 2004’te Fas’la Burkina Faso arasında oynanan bir hazırlık maçında sakatlanıp yere düştüğünde hiç kimse kendisiyle beraber milletler arası futbolu da yere düşürdüğünü fark etmemişti.
Faslı Oulmers o maçta ciddi biçimde sakatlanıp sezonu kapatınca kulübü Charleroi, FIFA’yı dava edip oyuncusu için ödediği 1 milyon 250 bin euro maaşı tazmin etmek istedi. Dava 4 yıl sürdü. Belçika’nın Charleroi kulübünü bu davada G14 organizasyonu da samimiyetle destekledi.
G14 kimdi?
G14 (sonrasında genişleyerek G18 olan organizasyon), yaklaşık 10 yıl hayatta kalmış, 2008’de fiiliyatını yitirmiş ama Avrupa futbolunu temelden etkilemiş bir kuruluştu. Önceleri İtalya’nın 3 büyüğü, 2 İngiliz, 2 İspanyol, 2 Alman, 2 Fransız devinin başını çektiği bu grup, sonra Lyon-Valencia-Leverkusen gibi dönem büyüklerini de yanına alarak büyümüştü. Hatta o genişleme sırasında sıkça Galatasaray’ın da adı geçmişti uluslararası medyada.
Bu zenginler kulübünün özetle mottosu şuydu: “Dünya futbolunun merkezinde biz varız. En iyi oyuncular bizde. Maaşlarını biz ödüyoruz. Öyleyse bu futbol pastasından en büyük payı da kesintisiz olarak her zaman biz almalıyız”
10 yıllık G14 hikayesinin fonksiyonunun bitişi, FIFA’nın Charleroi’ya tazminat ödemeyi kabul etmesi ile oldu. Bu 10 yıl içinde Şampiyonlar Ligi genişledi, İngiltere’nin-İspanya’nın dördüncülerine bile kucak açtı. Böylece Avrupa’nın devleri hemen her yıl turnuvada olmayı garantiledi, üstelik yeni paylaşım modeliyle de onların pastadan her zaman en büyük payı almaları sıradanlaştırıldı. 2008’de FIFA, Charleroi’ya tazminat ödemeyi kabul edince de G14’ün yaşaması için bir neden kalmadı. Hemen hemen UEFA’dan ve FIFA’dan istedikleri herşeyi aldılar, orta sınıfla aralarındaki farkı diledikleri kadar büyüttüler.
Ya Messi sakatlanırsa…
FIFA, Oulmers davasını kaybettikten sonra 2010 Dünya Kupası’nda da gelen her futbolcu için kulüplerine günlük tazminat bedelleri ödedi. 2014’te de bu uygulama sürecek ama aslında çok büyük bir tehlike de rafta duruyor gibi: Ya bu Pazar akşamı, yerel saatle 19’da oynanacak Arjantin-Bosna Hersek maçında Messi ciddi biçimde sakatlanır ve sahalardan 6 ay uzak kalacağı belli olursa? Sadece bir ay önce Barcelona ile yıllık 20 milyon euroluk bir kontrata imza atan Messi’nin maaşını kim ödeyecek sahi? Barcelona, bu sakatlıktan doğan hakları nedeniyle mahkemeye gider ve Oulmers’i emsal gösterirse FIFA (veya Arjantin Futbol Federasyonu) Katalan kulübüne 20 milyon euroyu ödeyebilecek mi?
Peki ya Ronaldo, Neymar, Götze, Balotelli, Rooney gibi yıldızlarda birer-ikişer sakatlık yaşanırsa? Milletler arası futbol köşeye sıkışmaz mı? G14 tekrar hortlamaz mı? Sigorta şirketleri futbolun damarlarına kadar sirayet etmez mi? Federasyonlar, özellikle hazırlık maçları için kadrolara büyük yıldızları çağırmaktan korkar hale gelirler mi?
Dileyelim de bu Dünya Kupası sakatlıksız geçsin… Ama görünen o ki, maaşlar bu boyutlara çıktıkça, kulüplerin yıldızlardan beklentileri bu kadar arttıkça, gönüllülük esasına dayanan milletler arası futbolu hiç sevimli günler beklemiyor…
++++++
U17’de 8 Ocak doğumlu
Mayıs ortasında 17 yaş altı Avrupa Şampiyonası’nda mücadele eden milli takımımızdan gelecekle ilgili beklentilerimiz yine yüksek. Gruptan çıkamasalar da kıtanın son sekizine kaldıkları için gururluyuz. Ertuğrul, turnuvanın en iyi 10 oyuncusu içinde girdiği için heyecanlıyız.
Lakin bu takımda da, hemen hemen tüm genç milli takımlarımızda olduğu gibi bir sorun göze batıyordu: 22 kişilik kadromuzda tam 8 futbolcu (Alican, Furkan, Bahadır, Tarık, Doğuş, Okan, Hayrullah ve Muhammet) Ocak 1997 doğumlulardı! Normalde bir yılda 12 ay olduğuna göre, 22 kişilik kadroda 2, bilemediniz 3 aynı ay doğumlu sporcu olması beklenirken, bizde her zaman olduğu gibi bir Ocak ayı patlaması söz konusu! Analizi daha da derinleştirirsek daha da acayipleşiyor. Takımda Ocak-Haziran doğumlu 18, Temmuz-Aralık doğumlu ise sadece 4 futbolcu var.
Acaba bu futbolcuların hepsinin doğum tarihleri doğru mu? Yoksa bazıları 1996 doğumlu olduğu halde nüfusa Ocak 1997 mi yazdırıldılar? Genç milli takımlarımızdaki bunca başarılı sporcunun A milli düzeye gelememesinin nedenlerinden biri bu olabilir mi? İnsan merak ediyor doğrusu…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS