Cumartesi akşamı TT Arena’da yaşanan hadiselerin tozu dumanı kalktı, kakafoni bir miktar dindi. Şimdi bu hadiselere Galatasaray, Mersin, Terim, Abay düzleminden çıkıp evrensel düzlemde bakma vakti: Gerçekten de Terim’in hareketi bir antrenörün sahadan atılması için yeterli mi? Atıldıktan sonra yaptıkları bir sinir krizi ile açıklanabilir mi? Dördüncü hakemin davranışları doğal mı, Şaş ve Davala’nın da atılması gerekir miydi? Bundan sonra bu ve benzeri hadiselerde hakemler nasıl tavır almalı?
1)Terim’in atılması doğru muydu?
Bir futbolcu veya antrenörün şiddetle, protesto amaçlı topu yere vurması cezalandırma için yeterli. Çünkü kenarda bir su şişesini veya topu şiddetle yere vuran antrenör her halükarda hakemi tribünler önünde zor durumda bırakıyor, otoritesini sarsıyor. Abay Terim’i saha dışına davet etmekte haklıydı, yanlışı aynı hareketi saha ortasında sergileyen Serkan Yanık’a kart göstermeyerek yaptı.
2)Aynı hareketi yapan futbolcu sarı kart görüyorken, antrenörün atılması adaletsiz değil mi?
Hayır, değil. Çünkü antrenörün saha içindeki önemi, bir futbolcunun on kat üstünde. Çünkü antrenör, o takımın lideri… Bir hareketi kitlesel fitili ateşleyebilir. Bir futbolcu protestosu yüzde onluk bir tesir yapıyorsa, antrenör protestosunun tesiri yüzde 90 olabiliyor.
3)Futbolcu hata yapıyor, hakem hata yapıyor, antrenörün hata yapma şansı yok mu?
Terim’in maç sonu röportajındaki isyanı kısmen haklı. Çünkü TFF talimatına göre antrenörle orta hakem neredeyse hiç muhatap olamıyorlar. TFF diyor ki, bir antrenörün kural dışı hareketlerinde dördüncü hakem ona bir özel (yani herkesin görmeyeceği biçimde, kendi aralarında), bir de genel (yani kamuoyunun göreceği biçimde) uyarı yapar. Üçüncü ihlalde de hocayı saha dışına davet eder. MHK talimatına göre hocalarla sadece dördüncü hakem muhatap olur, antrenör orta hakeme ulaşamaz.
Bence zurnanın zırt dediği yer de burası. Bence orta hakem lüzum gördüğünde antrenörün yanına gelip bizzat bir uyarıda bulunabilmeli. Bu, “genel uyarı” (yani sarı kart) olarak kabul edilmeli. Çünkü bir orta hakemin kenara gelip antrenöre “Hocam, ne görüyorsak onu çalıyoruz, lütfen bana yardımcı olun” demesi tansiyonu umulduğundan çok daha etkili biçimde düşürebilir. İletişim için araya dördüncü hakem konulması bazen tansiyonu artırabiliyor.
4)Dördüncü hakemlerin tavırları abartılı mı?
Bu ülkede hakemlik zor zanaat. Dördüncü hakemlik daha da zor zanaat. Kendilerine verilen talimat gereği hocaları sürekli teknik alanlarının içine davet ediyorlar, bu da ister istemez hocalarla dördüncü hakemler arasındaki tansiyonu yükseltiyor. Türkiye’de bir dördüncü hakemin, gerçekten hakemlik yaptığı, bir pozisyon için orta hakemi uyardığını görmek çok güç. Asli görevleri yerine genelde (Terim’in de şikayetlendiği gibi) “çizgi bekçiliği” yapmak durumunda kalıyorlar.
Dünyanın her tarafından müsabaka izliyoruz, Türkiye’de “teknik alan” konusundaki hassasiyet lüzumundan çok fazla. Bence dördüncü hakemler, antrenörleri teknik alanın dışına çıkar çıkmaz değil, orda belli bir sürenin üstünde kaldıklarında uyarmalılar, biraz daha sabırlı olmalılar. Hoca teknik alanın dışına 5 saniye çıkıp geri dönüyorsa onu uyarıp tansiyonu yükseltmenin, ilişkiyi germenin âlemi yok bence.
5)Şaş ve Davala’nın atılması doğru mu?
Tabii bu noktada şunu da eklemek gerek: Dünyanın her tarafından maç izliyoruz, Türk antrenörler kadar dördüncü hakeme itiraz eden başka bir millet de yok! Cumartesi akşamı ben stattaydım, Hasan Şaş dördüncü hakemi bir an bile bırakmadı ki, Ali Palabıyık görevini yapsın! Şaş’ı tribüne göndermekte geç bile kaldı bence. Ama Davala’yı neden gönderdiğini ben de anlamadım. Tansiyonun bu kadar yükseldiği bir maçta Davala’yı atmak değil tutmaya çalışmak daha makul sayılırdı.
6) Ya Abay da Terim’in üstüne yürürse?
Tabii tüm bu değerlendirmeleri yaparken basit bir detayı da gözden kaçırıyoruz: Futbolcu insandır, sinirlenebilir. Antrenör insandır, sinirlenebilir. Peki hakem insan değil mi? Sinirleri çelikten mi yapılmış ki sinirlenmeye hiç hakkı yok? Fatih Terim sahanın içine girip Süleyman Abay’ın üstüne yürüme hakkını kendinde bulabiliyor da, ya bir gün Abay da ona karşılık verip onun üstüne yürürse ne olacak? Abay orada görev icabı sakin kalmak zorunda, çünkü Terim’e azıcık mukavemet gösterse bütün bir G.Saray camiası onun üzerine gelecek ve (geçmişte örneklerini defalarca gördüğümüz gibi) hakemliğini bıraktıracaklar. Abay, 40 yaşında, çoluk çocuk sahibi, iş sahibi, sosyal hayatta belli bir statüsü olan bir yetişkin. Herhangi bir antrenörün onun sosyal hayattaki statüsünü zedelemeye nasıl hakkı olabilir ki? Terim rahatlıkla Abay’ın üstüne yürüyebiliyor, çünkü alacağı en büyük cezanın maçları süper konforlu locasından izlemek olduğunu biliyor. Zaten kulübü de, camiası da kayıtsız koşulsuz arkasında. Peki ya bir gün Abay, Terim’in üstüne yürürse kim onun arkasında olacak? Hiç kimse… Sizin adalet dediğiniz bu mu sahi? Yazık…
7) Şimdi ne yapılmalı?
Saygı…
Hep konuştuğumuz gibi, formaların üstünde yazdığı gibi, tek çare karşılıklı saygı…
Geçenlerde NBA efsanelerinden Charles Barkley’nin bir açıklamasını izledim. Hayattaki en büyük düşünün eski koç, bugünün ESPN spikeri Dick Vitale ile maç anlatmak olduğunu söylüyordu… Bir NBA efsanesi, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sporcularından biri, Sör Barkley, hayattaki en büyük düşünün efsane bir spikerle maç anlatmak olduğunu söylüyor! Nezakete bakar mısınız! Türk futbol efsanesi Fatih Terim’se kendisiyle ilgili yapılmış ufacık bir eleştiriyi yine had bildirerek cevaplamaya kalkıyor. Rıdvan Dilmen ne demiş? “Terim’e yakışmıyor” demiş… “Terim’e yakışıyor” demesi gerekirmiş herhalde!
Saygı…
Hep konuştuğumuz gibi, formaların üstünde yazdığı gibi, tek çare karşılıklı saygı…
Hakemin antrenöre, antrenörün hakeme duyacağı saygı… TFF’nin ve MHK’nın bu yaz ivedilikle halletmeleri gereken mesele bu. Zekeriya Alp dilerse bir yemek organize etsin, bütün antrenörlerle bütün hakemleri tanıştırsın. Herkes birbirinin insan olduğunu, konuşarak anlaşılabileceğini yakından gözlemlesin.
Ya da Alp, bütün üst klasman hakemlerini toplasın, Süper Lig’deki 18 takımın kamplarını birer günlüğüne ziyaret etsin. Hem ufak bir eğitim, hem de tanışma fırsatı. Hakemlerle futbolcuları, hakemlerle antrenörleri birbirlerinden kaçırmamak gerek. Aksine yaklaştırmak gerek artık.
Saygı. Tek çare, saygı. Kayıtsız koşulsuz saygı.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS