Olaylı Galatasaray – Fenerbahçe müsabakasının ardından 5 maç saha kapatma cezası ve tribün olaylarına karışan 12 zanlıyla ilgili ciddi bir takım işlemler yapıldıktan sonra Türk futbolunda bir milat yaşanacağı umuduna kapılmıştık, ve doğrusu bu iyi ruh hali bizi birkaç ay idare etmişti. Trabzonspor – Sivasspor maçıyla ilgili kararın ardındansa Türk futbolu için son derece karanlık bir döneme girdiğimizi gözlemliyoruz endişeyle… Zira, TFF’nin 28.08.2007 tarihli gerekçeli kararında maçın tekrarının dayandırıldığı temsilci ek raporlarının 27.08.2007’de federasyona ulaştırıldığı açıkça belirtilmekte… Yani iki temsilci, hakem Demirlek’in “Oyunu tekrar başlatırsam Sivassporlu 3-5 oyuncuyu atmak zorunda kalırım” beyanatını maçtan tam 15 gün sonra hatırlayıp federasyona bildirmişler, TFF de bu sözleri gerekçe göstererek hakemi suçlu bulmuş ve maçı tekrar etme kararı almış.. Yorumsuz…
Maçın tatili ile karar arasında geçen 16 gün içinde hiç kimse zaten federasyonun adil bir karar vereceğine inanmıyordu. Futbolseverle Türk futbolu arasındaki pamuk ipliğine bağlı güven ilişkisi -itiraf etmek gerekir ki – tamamen kopmuş durumda… Sebepse herkesin bildiği ama açıkça dile getirmediği basit bir gerçek: 7 oy… Bu hadisede Trabzonspor’un, Sivasspor’un, Ayman’ın, Balili’nin kimsenin suçu yok. Haluk Ulusoy’un da yok… Hatta onu anlayabiliyorum… Sistem başından arızalı… Bir büyük kulüp başkanı, NTV’de açıkça, “Bu federasyona oy verdik ama en çok hakem hatası bizim aleyhimize oldu” diyebiliyor. Yani artık gizli – saklı yok, “Oy verirsen, federasyon senin tarafında olur” ezberi meşrulaşmış durumda…
TFF başkanı olmak için ikna etmeniz gereken zaten 112 kişi.. Yani toplam 223 delegenin salt çoğunluğu… Böyle kritik bir pozisyon için karar vericiler sadece 223 kişi olunca, başkanlık döneminde de göbeğiniz o 223 kişiye bağlı oluyor. Artık “x” kulübünü 7 oy olarak görüyorsunuz, veya “y” kişisini 1 oy pusulası olarak seviyorsunuz (veya sevmiyorsunuz)… Bunun çaresi delege sayısını artırmak olabilir mi? Futbol ailesinin içindeki herkesi delege yapsanız, mesela 10 bin veya 20 bin delege olsa, daha mantıklı olmaz mı? Bu sakıncalar, federasyonun kulüplere bu karşı konulmaz bağımlılığını bir miktar gideremez mi?
Federe devlet TFF
Bir de şu federasyonun özerklik tanımı, yavaş yavaş bir “federe devlet” tavrına dönüşmüyor mu? Bu kadar geniş yetkilerle donattığınız federasyonu, bu kadar özgür bırakıyorsanız, böyle arızalara hazır olacaksınız. O zaman önünüzde iki yöntem var, ya özgürlüğü kısıtlamak, veya yetkileri kısıtlamak… Özgürlüklerin kısıtlanması bu ülkeyi 50 yıl geriye götüreceğine göre, yetkilerin kısıtlanması tarafında olmak lazım… Ligleri İngiltere’deki gibi “lig birliği” yönetsin. Kulüpler kendi kaderlerini ortak bir akılla çözmeyi becersin… Delege sayısını artırmıyorsanız, zaten federasyon, kulüplere bağımlı bir halde demek. O zaman karar verici de şirketleşen bir lig ve onu yöneten “lig birliği” olsun. Futbol Federasyonu da sadece ulusal takım ve amatörlerin sorumluluğunu alsın, Türk futbolunu kalkındırsın. Belki o zaman gerçekten “dünya üçüncülüğü”, federasyon için övünülebilir bir şey olur…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS