Arsene Wenger, Highbury’den Emirates’e geçtikleri zaman çok sıkıntı çektiklerini, kendi evlerinde misafir takım kadar misafir olduklarını anlatmıştı. Emirates, Highbury’den 3-4 metre daha genişti; konuk ekipler 4-5-1 oynayarak sahaya daha iyi yayılıyorlardı…
Olimpiyat Stadı’nın da Türkiye’nin genelindeki diğer statlara göre böyle bir özelliği var. O stadın ev sahibi olan İstanbul Belediyespor sahayı daha iyi parselliyor, 1 haftada burada üçüncü maçını yapan Altay da bu müsabakaya Konya’dan daha iyi başladı. Şehmuz ve Musa Sinan sahanın genişliğini daha iyi kullandılar, Tiago’nun rolüne soyunan Molina’nın golüyle de avantajı yakaladılar.
Ama Güvenç Hoca’nın takımı (galip gelme baskısıyla olsa gerek) aynı tempoyu sürdüremedi, play-offlarda ilk kez mağlup duruma düşen Ziya Hoca da beklenenden çok daha iyi reaksiyon gösterdi. Adana’ya duran toptan iki gol atmışlardı, Karşıyaka’yı uzaktan bir şutla geçtiler, Altay’a da fatura yine ceza alanı dışından kesildi. Değişiklikleriyle ikinci yarıda oyuna ortak olan Ziya Hoca’yı belki bu açıdan da tebrik etmek lazım, çünkü kısa turnuvaların yeni alışkanlığı bu: “Bütün maç boyunca topa sahip olmayı hedeflemiyorsunuz, hatta oyuna rakibiniz hakim gibi gözüküyor. Ama duran toplara iyi çalışıyorsunuz, uzaktan bol şut deniyorsunuz ve attığınız golleri korumayı becerebiliyorsunuz. Biraz da şanslıysanız, 3-5 maçlık turnuvaları kazanabiliyorsunuz bu yolla”.
Konya da böyle kazandı. Süper Lig’e hoş geldiler, umarız onlar da Karabük’ün yaptığı gibi yeni sezonda da aynı hocayla devam ederler.
http://www.milliyet.com.tr/turnuva-takimi/ugur-meleke/spor/yazardetay/24.05.2010/1241823/default.htm
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS