Euro’2012 kurasında şanssızlığı 4’üncü torbadan Belçika’yı çektiğimizde yaşadık, ama bu olumsuzluk şimdi bize bir teselli olarak geri döndü. 4’üncü torba takımı Belçika, Avusturya’yı yenebilecek güçte olunca (Azerbaycan faciamıza rağmen) ikincilik için devreye tekrar girdik. Şimdi kozun bir kez daha elimize geçmesi için yarın final niteliğindeki maçta Avusturya’yı yenmemiz gerekecek. Peki, biz Avusturya’yı yenebilecek kuvvette miyiz? Yarın gece tekrar devreye mi gireceğiz, yoksa çarşamba sabahı Türk Milli Takımı’nı yeni bir kaos mu bekliyor?
10) Mutluluk
Geçenlerde Mourinho, Devler Ligi’ndeki rakipleri Tottenham’ı, “Çok mutlu bir ekipler. Mutlu takımlar, her maçı kazanmaya adaydırlar” diye anlatmış. Swissotel’de kamp yapan milli takımımızda da bizi en çok umutlandıran konu, herkesin mutlu olmasıydı. Hiddink ulusal takım kamplarını, kulüplerinden gergin gelen oyunculara bir terapi hüviyetine çevirmiş. Ben de yüzü gülen bir milli takımın, Viyana’dan somurtarak gelene göre daha fazla şansı olduğunu düşünüyorum.
9) Avusturya savunması
Tabii ki, bu maçtaki tek avantajımız mutlu olmamız değil. Belçika önündeki Avusturya savunmasının hali de bizi umutlandıran diğer detaydı. Prödl’ın sakatlığı nedeniyle oynayan 91’li Dragoviç çok tecrübesiz. Savunma çok uyumsuz ve hamle yapmak için hep rakibini bekliyor. Belçika’dan yedikleri birinci golde kaleci Macho’nun çıkışı evlere şenlik. İkinci gol daha da enteresan: Ayaklarındaki topu rakibe hediye ettiler, sonra Belçika’nın kendi ceza alanı çevrelerinde 25 pas yapmasını seyrettiler. Son olarak Witsel’in böyle bir set hücumunda bu denli boş kalması, sadece arkadan son anda gelen sağ açık Harnik’in bir yalancı şarjından başka dirençle karşılaşmaması da garipti.
8) Çok genç bir takım
Muhtemelen Avusturya savunmasındaki bu uyumsuzluğun nedeni, orta-uzun vade hedefiyle kurulmuş genç takım olmaları. İlk 11’de 23 yaş altı tam 6 futbolcu (Dragoviç, Alaba, Baumgartlinger, Junuzoviç, Harnik ve Arnautoviç) oynadı. Stoper Dragoviç’in yaşıtı Serdar Aziz, ön libero Alaba’nın da Necip kadar olgun olduklarını düşünmüyorum.
7) Tecrübe beklerde
Avusturya’nın tecrübeyi devreye soktuğu konu ise kanat hücumları. İki bek Beşiktaşlı Ekrem ve Mainzlı Fuchs, çizgiye paralel gelip orta yapma konusunda (yüzde yüz isabetli olmasalar da) çok istekliler. (Gerçi Hiddink’in Gökhan’a sağ bek alternatifi olarak kadroya M.Topuz’u aldığı düşünülürse belli ki bizim de böyle bir arzumuz var)
6) Duran toplar
Sol bek Fuchs’un bir diğer dahil olduğu konu da duran toplar. Avusturya’nın elemelerde attığı 9 golün 3’ü duran top organizasyonundan gelmiş. 1,97’lik Janko’nun yanı sıra Arnautoviç (1,92), Pogatetz (1,88), Dragoviç, Fuchs ve Harnik (1,85) de kornerlerde tehdit olarak içeri giriyorlar. Bu noktada herhalde Hiddink’in yedek kulübesine oturtacağı stoperleri tecrübeli/uzun Emre ve Gökhan olarak seçmesini bir derece de olsa anlayabiliyoruz.
5) Arnautoviç’in şutları
Tabii hava topu tehdidi olarak saydığımız Janko ve Arnautoviç’i sadece bu tanım içine sıkıştırmak yetersiz olur. Kaptan Janko, Twente formunu Belçika maçına yansıtamadı, ama Servet’e, Van Buyten’den daha zor anlar yaşatabilecek potansiyeli var. Sol açık Arnautoviç konusunda Gökhan Gönül nedeniyle biraz daha rahatım, ama onun da en önemli silahı sahanın her yerinden vurduğu sert şutlar…
4) Orta sahaları zayıf
Avusturya’nın umudunun şutlara ve duran toplara kalması da aslında normal, çünkü 21 yaş ortalamalı Alaba-Baumgartlinger-Junuzoviç göbeği bizim Topal-Selçuk-Nuri’li kaliteli merkezimize göre çok zayıf kalır. Hatta bu noktada Constantini’nin göbekte sert ve kuvvetli Yasin Pehlivan’la başlaması beklenebilir. Orta sahada top hakimiyeti genelde bizde kalacağı ve oyunu yönlendireceğimiz için bizim Avusturya maçındaki anahtar sözcüğümüz (şutlara ve duran toplara karşı) konsantrasyon olacak.
3) 4-4-2 oynayabiliriz
Hiddink’le röportajımızdan anladığım kadarıyla (bu maça özel olarak) 4-4-2 dizilme ihtimalimiz de var. Avusturya orta sahasının zayıflığı nedeniyle Hollandalı Hoca bu müsabakaya çift santrforla çıkmayı tercih edebilir. Bu durumda Nuri’nin yanında Topal/Selçuk’tan sadece biri; santrfordaysa Umut-Semih-Cenk’ten ikisi başlayabilirler.
2) Bu maçı kazanırsak
Bu maçı kazanmamız halinde mini bir bayram havasına girebiliriz, çünkü grup ikinciliği için Belçika’yla koşulları hemen hemen eşitleyeceğiz. Hesaplarımızı Almanya’nın kalan bütün maçlarını kazanıp, Azerbaycan-Kazakistan’ın (birbirleriyle olanlar hariç) hepsini kaybedecekleri üstüne kurmak gerek. Biz, Avusturya-Belçika’ya karşı üstünlük sağlayıp, Almanya’dan alabileceğimiz muhtemel puanlara bağımlı olmamalıyız.
Şu anda (Bizim Azerbaycan mağlubiyeti nedeniyle “-3” puanla başladığımız) Türkiye-Belçika-Avusturya mini puan durumunda görüntü şöyle: Belçika 3 maçta 4, Avusturya 2 maçta 1, Türkiye 1 maçta 0 puanda.
Yukarıdaki tabloya göre bu üçlünün zirvesinde olmayı garantilemek için, Avusturya’yı her iki maçta yenip, Haziran’da Belçika’ya kaybetmemek gerek. Bunu yapabilecek potansiyelimiz var.
1) Ya kaybedersek?
Söz konusu mini ligde, Belçika ve Avusturya dörder puana çıkıp, biz sıfırda kalırsak her iki rakibimizi de deplasmanda yenmek mecburiyetinde kalacağız. Bunu başaramayıp grubu ilk ikide bitiremezsek de Dünya Kupası 2014 elemelerinde üçüncü torbaya düşme ihtimalimiz çok kuvvetlenecek.
2014 Dünya Kupası elemeleri torbaları belirlenirken 23 Kasım 2011’de açıklanacak ve Euro 2012 elemelerindeki maçları da kapsayan FIFA sıralaması dikkate alınacak. Bu sıralamada şu anda kıta 20’ncisiyiz. İkinci torbada olabilmek için ilk 18’de yer bulmamız gerek. Bu tırmanış, Euro 2012’ye gidemezsek imkânsız gibi. Turnuvaya katılmayı başarsak bile ikinci torba ihtimalimiz kuvvetli sayılmaz, çünkü sıralamada üstümüzde yer alan Çek Cumhuriyeti, İsveç, Danimarka ve Karadağ’ın da işleri çok kötü gitmiyor maalesef…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS