Süper Lig’de teknik direktör hareketi öyle acayip bir hâle bürünmeye başladı ki, böyle büyük bir döngünün tesadüf olamayacağını, kulüplerin belki de bizim bilmediğimiz ilâhi bir fonksiyona bağlı olarak görevlendirme yaptığını düşünmeye başladık! Son Hakan Kutlu istihdamıyla, bu sezon ligde eski hocasını tekrar görevlendiren kulüp sayısı 5 buçuğa yükseldi (Aybaba/G.Birliği, Sağlam/G.Antep, Kayıhan/Denizlispor, Kocaman/Ankaraspor, Kutlu/A.Gücü ve Feldkamp/G.Saray)… Belki de biz büyük resmi gözden kaçırıyoruz, galiba Süper Lig’de bu iş rekürsif (özyinelenmeli, kendi kendini çağıran) bir fonksiyon haline dönüştü ve biz hâlâ her değişiklikte büyük plandan habersiz bir şekilde şaşırıyoruz! Ben bu fonksiyonun üstünde aylardır kafa patlatıyorum, sanırım elde ettiğim çok gizli sonuçları artık sizlerle paylaşmamın bir sakıncası yok: 2018’de F.Bahçe’yi Tamer Güney, G.Saray’ı Held, Beşiktaş’ı da merhum Stankoviç çalıştıracak, haberiniz ola!
Federasyonun payı
Aslında problemin bir yönü, yani sadece kulüp yönetimlerine bakan kısmı bu… Belki de Aykut Kocaman Ankaraspor’da, Nurullah Sağlam da Gaziantep’te ilk çalıştıklarında onlarla beşer yıllık sözleşme yapılmış olsaydı, iki takımın müzelerinde şu anda birer şampiyonluk kupası vardı… Mesela Gaziantepspor, son 10 sezonun yalnızca 3’ünü -Trabzon ve A.Gücü de 10 sezonun 2’sini- başladıkları hocayla bitirebildikleri için masanın suçlu tarafında oturmayı hak ediyorlar zaten. Tabii problemin diğer bir müsebbibini, bu kulüplere bu sınırsız özgürlüğü tanıyan federasyonu da atlamamak gerek… Süper Lig’e bu sezon terfi eden Antalya ve Kocaeli, 16 haftada çoktan iki hocayla yollarını ayırmış, ikinci devrede üçüncü teknik direktörle kümede kalma savaşı vermeye hazırlanır durumdalar. Bir sezonda bir teknik direktöre yalnızca iki takımda çalışma hakkı tanıyan TFF’nin, neden hâlâ kulüplere sınırlama getirmediğini inanın anlayamıyoruz…
Teknik adamların payı
Bu adaletsiz tabloda en az TFF ve kulüpler kadar suçlu olan diğer bir cephe de, teknik direktörler cephesi… Bazı hocalara sanırız artık sezon başında teklif gelir, yaz hazırlık kampı filan yapmaları istenirse şaşıracaklar, çünkü bir yıl boyunca bir takımı çalıştırmanın nasıl bir şey olduğunu çoktan unuttular! Örneğin Erdoğan Arıca’nın bir sezonun başından sonuna çalıştırdığı son takım Samsunspor (1999-2000)… Sonraki 9 sezonun hiçbirinde işsiz kalmayan Arıca, 9 yılda 8 ayrı takımla 11 ayrı sözleşme yapmış ve hiç birinde komple bir 34 hafta görevde kalamamış… Yılmaz Vural’ın da son 13 sezonda 34 haftalık ligi başından sonuna tamamladığı tek takım Antalyaspor… Kocaelispor, Vural’ın söz konusu dönemde çalıştığı 11’inci değişik kulüptü… Yine milenyum yılları göz önüne alındığında, Giray Bulak’ın bir sezona başlayıp, sonuna kadar çalıştırdığı tek takım Denizlispor, Ziya Doğan’ın Malatyaspor, Hikmet Karaman ve Güvenç Kurtar’ın da yalnızca birer Kocaelispor sezonları var… Yine okur dostumuz Burç Öz’den üzücü bir istatistik, Rıza Çalımbay’ın kariyerinde henüz hiçbir takımla sezonun başından sonuna kadar 34 haftayı tamamlayamadığını söylüyor .
Profesör Rangnick
Şimdi bu çağ dışı tabloda federasyonun kural tanımazlığını, yayıncı kuruluşun sözleşmesiz pazarlamacı tavrını, kulüp yöneticilerinin basiretsizlik, bilgisizlik ve vizyonsuzluklarını bir tarafa bırakıp, yalnızca diplomalı lisanslı teknik adamların marka değerlerini kendi elleriyle hiç edişlerine odaklanalım. 51 yaşındaki Alman Ralf Rangnick, televizyon yorumculuğundaki başarısı nedeniyle profesör lakabını almış, ülkesinde saygı gören bir teknik adam(dı)… Ancak 2001’de Stuttgart’tan, 2004’te Hannover’den ve 2006’da da Schalke’den sezon ortasında kovulunca kendine çizdiği yol haritası ders niteliğinde… 1999-2006 yılları arasında 7 sezon 1.Bundesliga’da, UEFA Kupası’nda ve Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden Rangnick, 2006-07 sezonunun başında küme düşme mücadelesi verecek bir 1.Bundesliga ekibine gitmek (gittiği takımın daha önce iyi çalıştırılmadığını iddia etmek, çok koştukları ama rakibin kaliteli ayaklarına çare bulamadıklarını itiraf etmek) yerine, sessiz sedasız Alman 3. Ligi takımı Hoffenheim’ın başına geçti. 3 kovulmanın ardından itibarı bayağı sarsılmış olan profesör, önce 2. lige, sonra da 1. lige terfi ettiği mütevazı Hoffenheim’la 2008-09 sezonu ilk yarısını lider kapatmış ve tekrar Almanya’nın en prestijli futbol adamları arasına adını yazdırmış durumda… 2. ligdeyken transfer ettiği Boşnak golcü Ibisevic, Gerd Müller’le kıyaslanıyor; ligin son haftasında B.Münih’le oynadıkları müsabaka Bundesliga’nın gelmiş geçmiş en kaliteli maçları arasında gösteriliyor. Ben Bulak’ın, Karaman’ın, Vural’ın futbol bilgisinin Rangnick’in çok altında olduğunu zannetmiyorum. Öyleyse onları profesör unvanını geri kazanmaktan alıkoyan nedir, biraz oturup düşünmeleri gerek galiba…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS