Türk futbolunda müsabaka takviminin yavaşlaması önemli bir fırsat oldu, göreve geldiklerinden bu yana çok fazla tanıma şansı bulamadığımız TFF ve MHK başkanlarını sıkça okuma/dinleme imkânı yakaladık bu dönemde… Özellikle Oğuz Sarvan’ın son olarak Antalya’da dile getirdiği “Zaman zaman hakemlerimize maç yönettirilse de, Avrupa futbolu, Türk hakemliğini tamamen dışlamış durumda” tespiti gibi, üstünde çokça düşünebileceğimiz cümleler de var konuşmaların satır aralarında…
Sarvan’ın bu yorumunu analiz edebilmemiz için, öncelikle, FIFA’nın hakem görevlendirmelerini hangi kıstaslara göre yaptığından başlamamız gerek…
Kontenjan
FIFA, her kıtada olduğu gibi Avrupa kıtasında da üye her federasyona belli bir hakem kontenjanı vermiş. Avrupa kıtasında maksimum kontenjanı alan ülkeler 10’ar hakemle Almanya, Fransa ve İspanya… Türkiye’nin FIFA kokartı verebileceği hakem sayısı, İngiltere, İtalya ve Hollanda ile aynı: 7… Ülke futbolu çok gelişmiş sayılmayacak Malta’nın 4, Lüksemburg’un 3, Litvanya’nın 2 FIFA hakemi var. İngiltere ve İtalya gibi liglerle aynı sayıda FIFA hakemimiz olduğuna göre, sanırım burada bir adaletsizlik olduğunu iddia edemeyiz.
Kategorizasyon
Hakemler 5 ana kategoriye ayrılmış; Elit, Premier, İkinci, Üçüncü ve Dördüncü kategoriler … İngiltere, İtalya, Almanya, İspanya ve Fransa gibi zorluk derecesi yüksek 5 ligden gelenler üçüncü kategoriden, diğer tüm hakemlerse 4’üncü kategoriden başlayarak performanslarına göre yukarılara çıkmaya, böylece daha önemli müsabakalar yönetmeye çalışıyorlar. Avrupa’nın bu 5 büyük liginin zorluk derecesi göz önüne alındığında onlara verilen 1 kategori avantajı da bizce mâkul…
Avrupa 30’uncusuyuz
Ammavelâkin, Ocak 2009’da açıklanan elit ve premier kategoride 29 ayrı ülkeden 55 hakem yer almasına; bir Macar, bir Lüksemburglu, bir G.Kıbrıslı, bir Bulgar, iki Sloven bu ilk iki listeye girebilmesine rağmen, bizim giremememiz düşündürücü… Yani rahatlıkla şunu söyleyebiliriz, Türk Milli Takımı’nın FIFA sıralamasının 10; Türk kulüplerinin UEFA sıralamasının 11’incilik olduğu Ocak 2009 itibariyle, Türk hakemliği (yalnızca iki tane ikinci kategori hakemiyle) Avrupa’nın ancak 30’uncu basamağında yer bulabilmiş. Peki bu durum, Avrupa’nın bize yaptığı bir adaletsizlik mi? Yine bir Haçlı komplosuna mı kurban gidiyoruz yoksa?(!) Sistem detaylı incelendiğinde, bir adaletsizlik olduğunu söylemek çok kolay değil… Öncelikle bir hakemin dördüncü kategoriden üçe, üçten ikiye, ikiden premiere, premierden de elite yükselmesi ciddi bir zaman alıyor; her kategoride belli sayıda müsabaka yönetmeniz ve iyi notlar almanız gerekiyor. Yani FIFA listenizin her MHK Başkanı’na göre çok fazla oynama yapmaması, aynı hakemlerle uzun yıllar devam etmeniz gerek. Tabii Türkiye gibi son 6 yılda 4 TFF, 6 MHK Başkanı değişmiş bir ülkede bu pek mümkün olmuyor. 2 gün önce Antalya’da yapılan kokart töreniyle yine 7 FIFA hakemimizin 2’si değiştirildi, Vedat Yüksel’le Bülent Demirlek’in yerine Halis Özkahya’yla Yunus Yıldırım getirildi…
Tabii 4. kategoriden yukarılara çıkmak zaman aldığı ve elit kategoriye yükselmiş hakemler kısa sürede 45 yaşına gelip emekli olduğu için, federasyonlar yeni FIFA kokartı taktığı hakemlerin yaş ortalamasını sürekli düşürüyor. Şu anda bir ve iki numaralı hakemlerimiz Dereli ve Çakır’ın ulaşmaya çalıştığı “Premier Development (Premier Kategoriye yükselme)” kategorisindeki 18 hakemin yaş ortalaması 35 buçuk… Oysa bizim önceki gün FIFA kokartı takarak dördüncü kategoriden başlattığımız hakemimiz Yunus Yıldırım 39 yaşında!
Yani Yunus Yıldırım’ın önünde hakemlik yapabileceği yalnızca 6 sezonu var ve onun 5 kategori yükselip Dünya Kupası 2014’e filan gitmesini bekliyoruz!
Şimdi düşünün: Türk hakemliği, gerçekten Avrupa futbolundan dışlanıyor mu? Yoksa bu değerlendirme de, bizim onyıllardır kurtulamadığımız önyargılarımızdan biri mi?
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS