Liglerin büyük ölçüde durduğu Temmuz’u Copa America ile dolduruyoruz bu aralar… Bu kıtanın genelinden 5-6 saat (Türkiye’den de 7 saat) geride olan Venezuela’da bir strateji hatası yapılarak saat farkı çok fazla göz önüne alınmamış gibi, maçlar çok geç başlıyor ve Copa’yı sağlam kafayla takip etmek de kolay olmuyor Avrupalılar için. Bizim Süper Lig’in de sadece iki temsilcisi olması da can sıkıcı tabii.. Halbuki son yıllarda bayağı Güney Amerikalı geliyor Türkiye’ye.
Bu arada Meksika Ligi’nin bile 34 oyuncusu varmış Copa America’da… 15’i lejyoner… Avrupa’da İspanya Ligi 23 oyuncuyla başı çekiyor. İtalya 12, Almanya ve İngiltere 11, Fransa ve Hollanda da 7’şer temsilciyle sıralandıklarına göre liglerin kalitesini ölçme yeteneğine sahip gibi geldi bana bu rakamlar… Bu durumda Türkiye Ligi, Portekiz (6) ve Yunanistan’ın da (3) gerisinde, G.Kıbrıs, Danimarka ve Ukrayna ile birlikte 2’şer oyuncuyla takipte.
Herkes gidiyor
Esasında Dünya Kupası’nda durumumuz biraz daha iyiydi, lejyoner sayılarına göre Avrupa Ligleri, İngiltere (81), Almanya (54), Fransa (45), İtalya (37), İspanya (35), Türkiye ve Portekiz (12), Hollanda (11) olarak sıralanıyordu. Ama sadece 1 yıl sonra, kupadaki oyuncularımızın 10’u ülkeyi terk etmiş durumda (Ilic, Heinz, Szymkowiak, Lee, Jevric, Kingston, Kais, Melliti, Ayari, Bouazizi)… Tomas ve Appiah’ın da sezon başında hâlâ burada olacağını ümit ediyoruz tabii. Bir de bizim 12 oyuncunun 10’unun ilk turda, ikisinin de ikinci turda elendiğini eklemek gerek… Bu da Dünya Kupası’nda sayıca fazla gözüksek de nitelik olarak zayıf olduğumuzu ortaya koyuyor galiba…
Yabancı sınırlamasının kalkmasından yanayız, ama yukarıdaki rakamlar yabancı transferinde çok da başarılı olmadığımızı ortaya koyuyor. Milli futbol takımımız dünyada ilk 20’de gözüküyor, Avrupa kupaları sıralamasında da 13’üncüyüz. Avrupa transfer pazarında ligimizin değeri yükselişte, kaybolan orta direği Yunanistan ve Rusya ile birlikte dolduruyoruz, bu durumda kağıt üzerinde Süper Lig’e her geçen yıl daha kaliteli oyuncular gelmesi gerekiyor…
Bir transfer hikayesi
Ama o kaliteli oyuncuları getirmekle mükellef kulüp yöneticilerinin liyakatsizliği / bilgisizliği can sıkıcı olan… Henüz 2-3 hafta önce bir spiker arkadaşımla Avrupa’nın kıymetli bir 2.lig oyuncusundan ayak üstü konuşuyoruz, sonra da o, beraber çalıştığı bir kulüp muhabirine de anlatıyor futbolcuyu. O da kulübün meşhur bir yöneticisine aktarıyor bu öneriyi… İki gün sonra bir spor gazetesinde görüyorum o büyük kulübümüzün söz konusu oyuncu ile ilgilendiğini… Neredeyse on gün boyunca aşağı yukarı bütün gazetelerde yazıldı bu transfer iddiası… Zaten dünyanın çok meşhur kulüpleri tarafından uzun süredir takip edilen bu oyuncu, bir dünya devine transfer olunca da kesildi haberler… Muhtemelen bu oyuncunun da burada yazılan çizilenden haberi olmadı bu süreçte…
Kulüp yöneticiliği için tek ölçü ceplerin doluluğu olduğu sürece bu trajikomik hikayeler yaşanacak galiba… Ne zaman bir başkan çıkacak, “Ben yönetimime zenginleri değil, uzmanları alacağım” diyecek, o zaman düzelecek belki bir şeyler…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS