Tarih 7 Aralık 1994. Şampiyonlar Ligi’nde turu geçme şansı mucizelere kalmış Ferguson’un Manchester’ı, Galatasaray önüne bir prestij maçı için çıkıyor. O gün elinde Ince, Pallister, Hughes gibi yıldızlar olan Ferguson, Devler Ligi’ne gruplarda veda ederek dibe vurmuş takımının bu çileli maçını bir fırsata dönüştürüyor: Genç çocuklar Beckham ve Scholes’a ilk kez A takım forması veriyor, az şans bulan diğer gençler Giggs, Butt ve Neville kardeşleri de 11’de sahaya çıkarıyor. Belki o gün futbolseverler, Devler Ligi’ne 6 grup maçında sadece 6 puan toplayarak veda eden Ferguson’un kaybettiğini düşünüyor. Ama uzun vadede kimin kazandığını hepimiz biliyoruz.
Tarih 27 Ağustos 2013. Şampiyonlar Ligi’nde gruplara girmesi mucizeler kalmış Fenerbahçe için belki çileli, ama madalyonun diğer yüzünden bakabilen için de fırsat dolu bir seyahatti, Londra seyahati. Belki Yanal için, Kuyt için, Volkan için böyle bir maçı oynamak zulüm sayılır; ama Salih için, Mert için, Hasan Ali için, hatta Recep için tarihi bir Londra gecesi olabilirdi dün gece. Olmadı…
Tamam, Yanal’a da saygı duyuyorum. Başlangıçta deneyimli bir takımla sahaya çıkmayı tercih etti, belki gençlere fırsat vermeyi doğru bulmadı… Peki dün gece dakika 82 olmuşken, Fenerbahçe’ye tur için kalan 8 dakikada 5 gol gerekiyorken, Sow’un yerine Salih değil de Topuz’un girmesi kime ne kazandırdı Allah aşkına? Geçtiğimiz hafta fena halde üzülen ve yıpranan Salih’e Emirates’te 8 dakika olsun şans vermemenin nedeni ne olabilir ki? Genç(!) Mehmet Topuz’a tecrübe mi kazandırmak istedi Yanal acaba? Diğer tarafta Wenger, Miyaichi ve Sanogo’ya ilk Devler Ligi tecrübesini yaşatırken, ben Yanal’ın Mehmet Topuz değişikliğini anlayamadım doğrusu.
Anlayamadığımız şeyler Topuz’la sınırlı değil tabii. Tamam Fenerbahçe hareketli oyunda Arsenal’e karşı pozisyon üretemiyor, gücü yetmiyor. Peki atılan sayısız kornerde tek bir hazırlık sinyali, tek bir çalışma pırıltısı olmamasına ne demeli? 30’da Gökhan’ın ön direğe yaptığı koşuyu çıkarın, Fenerbahçe’nin bütün kornerleri yine şaşkınlıktan ibaretti dün gece.
Koskoca geceden elde kalan ufak umut kırıntıları sanırım Emenike’nin yarım saat sağda denenmesiyle, Alves’in frikik testlerinden ibaret. Yazık…
Deneyimli ekip
Bir veri: Fenerbahçe’nin dün oynattığı 14 oyuncunun tam dokuzu, Kuyt, Volkan, Alves, Selçuk, Webo, Egemen, Meireles, Topuz ve Cristian, 30’larındalar.
Başka bir veri: Dün oyuna başlayan 22 oyuncuyu gençten yaşlıya sıraladığınızda ilk beşin tamamı Arsenalli. Jenkinson’la Wilshere 21, Ramsey ile Szczesny 23, Walcott 24 yaşındalar henüz. Bu beş adamın her biri, Fenerbahçe 11’inin en genci Caner’den küçükler.
Tabii ki futbolcuları yalnızca genç/yaşlı diye sınıflandırmak bizi yanıltabilir; fizik kalitelerine baktığınızda Caner’e genç, Kuyt’a yaşlı demeye çekiniyor insan! Ama kafa kağıdınızla da bir yere kadar atışabiliyorsunuz, er ya da geç pasaportunuzdaki yıl hanesi, acı gerçekle yüzleştiriyor sizi.
Tabii ki sahaya on bir tane yirmilikle çıkamazsınız, ama Fenerbahçe’nin karışımının da doğru olduğunu söylemek zor. Dün gece Şampiyonlar Ligi play-offunda Arsenal karşısına çıkan 11’in yaş ortalaması neredeyse 30… Ve bu tecrübeli grubun 180 dakikada ortaya bir deneyim üstünlüğü koyduğunu da söyleyemiyoruz maalesef!
25’lik Mert, iki haftada iki penaltı kurtarmış; ama (ortada bir tur umudu da olmamasına rağmen) Londra’da sahaya çıkamamış. Milli takımın ilk 11’inde oynayan 24’lük Hasan Ali’yle 21’lik Alper kâh tribünde kâh kulübedeler, hızla özgüven kaybediyorlar. 19’luk Salih’i de fena halde hırpalamışsınız/hırpalatmışsınız zaten.
Futbolda doğru takımı kurmak için genç-yaşlı, yetenekli-çalışkan, hücumcu-savunmacı doğru karışımı yakalamak gerek. Ve dün sahaya çıkan deneyimli(!) on bir, bana hiç doğru bir karışımmış gibi gelmedi doğrusu.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS