Danimarka-Hollanda maçından sonra tecrübeli koç Olsen müsabakayı şöyle özetlemişti: “Karşılaşmanın hakkı bu değildi. Maçı kafamda binlerce kez oynamıştım. Bu oyun da zihnimdeki gibi gelişti ve berabere bitmeliydi”
Dünkü Japonya-Hollanda maçını izleyince Olsen’in söyledikleri beynimde tekrar yankılandı, çünkü Japon koç Okada da (özellikle ilk yarı itibariyle) Hollanda’yı çözmüş gibiydi. Gole kadar neredeyse hiçbir turuncu formalıyı kendi bölgelerine sokmadılar. Sneijder’i Abe’yle, Van Persie’yi Tanaka’yla etkisiz hale getirdiler. Üstelik de bu etkili savunmayı rakipten fazla şut atıp, rakipten daha az faul yaparak gerçekleştirdiler. Hollanda dün ölüm sessizliğini Jabulani’nin de yardımını içeren bir şutla çözdü, Danimarka kilidini de kendi kalelerine atılmış bir golle açmışlardı. İki maçta da gol dakikasına kadar ne (Arjantin gibi) çalışılmış duran toplar kullandılar, ne de etkili dış şutlar attılar. Eğer Elia olağanüstü işler yapmaz, Robben de ikinci tura yüzde yüz sağlıklı gelmezse bu “tahmin edilebilir” haliyle Hollanda’nın işi kolay olmayacak gibi.
Japonlar’sa (aynen iki Kore gibi) yükselen Asya futbolunun küçük bir demonstrasyonu gibiydiler. Sanayide, teknolojide neden bu denli ileri gittiklerini şu sahadaki iş disiplinlerinden/pozisyonlarına sadakatlerinden bile anlayabiliyorsunuz! Matsui oyunda kaldığı sürede en etkili Japondu, çalışkanlığı ve cesareti Amerikalı Bradley’i andırdı.
Sneijder’in attığı gole gelince… Bu topun (Ve son 6-7 yılda üretilen ileri teknoloji ürünü topların) havayla sürtünmeleri az, kendi etraflarında dönmüyorlar ve yarı yolda ani yön değişikliği yapabiliyorlar. Yunan Tziolis’in Enyeama’dan seken (ve gole dönüşen) şutunda da benzer bir durum olmuştu, dün de Sneijder’in şutu havada adeta karar değiştirdi! Ve topun o kararı, 3 puanı Hollanda’nın hanesine yazdı.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS