Milli takım kadrosu açıklanıyor ve listede Ersen Martin’in, Gökhan Ünal’ın veya lig lideri Manisa’dan hiçbir oyuncunun olmadığı görülüyor. Kimse doğrudan Terim’i eleştiremiyor, üstelik de her nedense kendini dışarıda tutup, “Terim’in cesaretle eleştirilemediği”nden dert yanıyor. Son dönemde sıkça tekrar edilen ezber de şu şekilde: “Eğer bu hataları Yanal veya Güneş yapsa idi darağacını hazırlamıştık, ama konu Fatih Terim olunca kimse sesini çıkaramıyor”…
Kendi içinde ciddi bir tutarsızlık içeren bu önermenin sahipleri, iddialarını ilk kez dillendirmiyorlar tabii. Terim’in tartışmaya açık her kararında (Hakan Şükür’ün milli takıma alınması, Aurelio’ya forma verilmesi gibi) daha da yüksek sesle yapılıyor bu eleştiri. (Belki de özeleştiri demek lazım! Çünkü başkaları eleştiremiyor madem, siz neden eleştirmiyorsunuz, eleştiremeyenlerin istatistiğini tutmak yerine?) Peki, bu yorumcu güruhun bir garip üyesi olarak soruyorum kendime; ey kalem sahibi, bu satırları yazman için sana Türkiye’nin en büyük gazetelerin birinde yer veriliyor da, sen neden yüksek sesle eleştiremiyorsun Terim’i?
Kendime sorduğum soruya kendi cevabıma şöyle başlayabilirim, Evet, Terim eleştirilebilir, ama belli sınırlar çerçevesinde… Euro’96 öncesinde, 6 torbalı Avrupa Şampiyonası elemelerine beşinci torbadan giren, yani kıtadaki düzeyi Moldova, Malta, Estonya veya Gürcistan düzeyinde olan bir ülkeyi doğrudan finallere taşıma mucizesini gösteren reformist bir hocadan bahsediyoruz öncelikle… Ardından bir-iki tur geçmenin başarı sayıldığı bir coğrafyaya Avrupa kupası getiren bir hocadan… O sırada sadece iki yabancının çalıştığı dünyanın yabancı teknik adamlar için en zor liginde orta sınıf bir takımda devrim yapan bir taktisyenden, ve sonra da, dünyanın en büyük kulüplerinden (ve spor kültürlerinden) birinin, Milan’ın patronluğunu yapan bir Türkten bahsediyoruz…
Geçtiğimiz haftayı Nike’nin organizasyonuyla Roma’da, kendi ülkelerinin en başarılıları arasında yer alan onlarca gazeteci ile geçirdim. Hem mesleğinde kıtanın zirvesine çıkmanın ne kadar zor olduğunu gördüm, hem de bir kez daha İtalya’da Terim’e ne kadar saygı duyulduğunu teyit etme şansı buldum.
Birçoğumuzun hayalini bile kuramayacaklarını başaran ve esasında gelecekte de hayalini kurmakta zorlanacağımız mucizeleri en azından tarih kitaplarından okuyabilmemizi sağlayan bir hocayı eleştirirken tabii ki iki kere düşünmek gerek… Ve kendimizi ve diğerlerini de “Neden eleştirirken iki kere düşünüyoruz” diye sorgulamanın âlemi yok… Terim’i her kim fütursuzca-kontrolsüzce eleştirebiliyorsa, o da kendi alanında en azından bir defa Avrupa’nın en iyisi olup olamadığını (ve hatta kalan hayatında olup olamayacağını) gözden geçirsin…
Ben bir haftadır bunu gözden geçirmekle meşgulüm…
http://www.milliyet.com.tr/2006/10/02/son/sonspo03.asp
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS