Türk Milli Takımı, futbolun ilk “binyıl”ında önemli bir yer edinememişti bu arenada… Sadece bir kez Dünya Kupası’nda, bir kez de Avrupa Şampiyonası’nda boy göstermiş, lâkin her iki turnuvada da misafirlikten öteye gidememişti…
Ama 2000’de G.Saray’ın kazandığı UEFA Kupası’yla ay-yıldızlıların da kaderi değişti ve Türkiye, yeni binyılda düzenlenen 5 büyük turnuvanın 3’ünde esas oyuncu olmayı başardı. Euro 2000, Dünya Kupası 2002 ve Euro 2008’in her üçünde de ilk 8 içine girildi, hatta ikisinde yarı final başarısı elde edildi… Yeni binyılda, büyük turnuvalarda Türkiye’den daha fazla çeyrek final gören, yani bu 5 turnuvanın 4’ünde son 8’e kalmış tek bir ülke var: Portekiz… Dolayısıyla, bir açıdan Türkiye, 21’inci yüzyılda futbolda dünyanın en başarılı ikinci ülkesi konumunu İngiltere, İspanya, İtalya, Almanya, Fransa ve Hollanda ile paylaşıyor… Yeni binyılda uluslar arası futbolun en değerli ikinci markası olmayı başarmış bir milli takımı hemen her hoca çalıştırmak ister… Ve tabii ki bu koltuk, dünya üstünde herhangi bir hoca için son derece değerli ve yeterli bir koltuktur. O yüzden, bu ülkenin tartışmasız en kariyerlisi olsa bile Terim de dahil, herhangi bir teknik adamın Türk Milli Takımı teknik direktörlüğünü part-time yapması pek akıl kârı değil… hhh Terim’in 2 takım çalıştırma konusunda örnek gösterdiği Tanjevic hadisesini doğru değerlendirebilmek için de o meseleyi kendi koşulları içinde ele almak gerek… Halen basketbol milli takımının oynadığı ve 15 gün içinde başlayıp biten 6 Avrupa Şampiyonası eleme maçı, bu sporda bu yıl yapacağımız resmi müsabakaların tümü… Hatta basketbolda bu elemeleri geçemezseniz, Avrupa Şampiyonası, Dünya Şampiyonası ve olimpiyattan mahrum oluyorsunuz ki hocanızın uzun bir süre yapacak bir işi kalmıyor!… İşler iyi giderse, yani Avrupa Şampiyonası eleme grubundan kalifiye olursanız bile, EuroBasket 2009’da, (ev sahibi olduğumuz) Dünya Şampiyonası 2010’da olduğu için, basketbolda milli takım için istihdam ettiğiniz hocanın 2008’deki toplam resmi çalışma süresi sadece 15 gün! Dolayısıyla Tanjevic’in aynı zamanda bir kulüp takımını çalıştırması belki onu sıcak tutma açısından faydalı bile olmuş! Üstelik de milli takımda birçok F.Bahçe Ülker oyuncusu olduğundan, 2009-2010 ekibimizin iskeletini oluşturacak gençlerin bir kısmının sezon boyunca Tanjevic’le birlikte çalışmasını sağlamak için bu yöntemin mantıklı sayılabileceğini bile söyleyebiliriz… Uzun lafın kısası, basketbol milli takımlarının her yıl bir ayı geçmeyen müsabaka takvimi ile futbol milli takımlarınınki çok farklı olduğu için, Terim’le Tanjevic’i aynı potada değerlendirmek bu pencereden de çok anlamlı gözükmüyor.
***
Tabii ben bu basit teknik analizi kaleme aldıktan sonra, meşum Terim-Tanburacı telefon hadisesi yaşandı ve konjonktür değişti… Türk futbol kamuoyunun sorunu da, “Terim ikinci takımı çalıştıracak mı?” dan ziyade, “Terim birinci takımı çalıştıracak mı?” ya döndü… Ben izninizle bu mevzuya girmeyeceğim, o konuda takdir TFF’nin ve Terim’in… Benim tek söylemek istediğim, Türk Milli Takımı teknik direktörlüğünün, tam mesaiyle yapılması gereken çok çok değerli bir iş olduğu…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS