1-0 mağlup olduğumuz Paraguay hazırlık maçındaki görüntümüzün 3-0 kazandığımız El Salvador müsabakasıyla aynı olduğundan bahsetmiştik. Skorlar arasında dağlar vardı ama oyun aslında aynıydı: Garip bir şekilde isteksizdik, ayaklar gitmiyor, generaller duruyor, hiç kimse de asker olmayı kabul etmiyordu. İki maç arasındaki tek fark, El Salvador’a karşı Paraguay maçındaki hücum verimsizliğimizi çözmüştük. Cenk’in devreye girmesiyle Salih anlam kazanmış, zaten üç golü de bu ikili üretmişlerdi.
Kolombiya karşısında da aynı isteksizlik sürdü. Bu kez karşımızda Paraguay veya El Salvador gibi sıradan bir takım değil, basan/ısıran, isteyen, üstelik de istediklerini yapabilecek kaliteye sahip bir takım vardı. Yine de ısrarla altını çizmekte fayda var: Evet, Kolombiya turnuvanın favorilerinden. Ama dün kazanmalarının tek nedeni kaliteleri değil. Çabaları da bizden fazlaydı Güney Amerikalıların. Rakibin oyun kurucusu Quintero da çok yetenekli, bizim Hakan da. Ama Quintero Hakan’dan iki kat fazla koşarsa, maçın yıldızının da onun olması çok doğal.
Bizim bu jenerasyonumuz, Hakan-Yıldıray-Rüştü-Sergen’ler gibi veya Tuncay-Nihat-Hamit-Emre’ler gibi bir altın nesil değil, kabul etmek gerek. Başı büyük, kolları kısa; sağ bacağı uzun, sol bacağı eksik dengesiz bir yaratık bu takım. Öyleyse marifet, tam olan, güçlü olan yönlerimizi ön plana çıkarmaya çalışmak, zayıf olan taraflarımızı da maksimum kapamaya çabalamak. İbrahim’in, Cenk’in, Kerim’in, Taşkın’ın bir biçimde top tutup gol fırsatlarına Salih’i-Hakan’ı-Alpaslan’ı, Okay’ı sokmaları gerek. Çünkü görünen o ki, bizim bu rakiplere göre en büyük artımız yetenekli ve golcü orta sahamız. Organize hücum edemiyorsak, kalenin içine kadar giremiyorsak, iyi yapabildiğimiz şeylere konsantre olmak lazım sanırım.
Son maçımızda umarım bunları yapabiliriz, çünkü grup dünkü sonuçlardan sonra öyle garip bir hal aldı ki, Avustralya’ya kaybedip 3 puanla turnuvaya erken veda etmemiz ciddi bir olasılık haline geldi. Umarım korktuğumuz başımıza gelmez.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS