• ANA SAYFA
  • HÜRRİYET
  • PROGRAM
  • RADYO
  • VİDEO
Uğur Meleke resmi sayfası
  • ANA SAYFA
  • HÜRRİYET
  • PROGRAM
    • beIN Manşet, 18 Ocak 2021
    • beIN Manşet, 14 Ocak 2021
    • beIN Manşet, 12 Ocak 2021
    • beIN Manşet, 11 Ocak 2021
    • beIN Manşet, 7 Ocak 2021
  • RADYO
    • Radyospor, 22 Mayıs 2018
    • Radyospor, 16 Mayıs 2018
    • Radyospor, 15 Mayıs 2018
    • Radyospor, 14 Mayıs 2018
    • Radyospor, 9 Mayıs 2018
  • VİDEO
    • Şampiyonlar Ligi Özel, Nesine, 23 Ağustos 2020
    • Şampiyonlar Ligi Özel, Nesine, 19 Ağustos 2020
    • Şampiyonlar Ligi Özel, Nesine, 12 Ağustos 2020
    • Avrupa Ligi Özel, Nesine, 10 Ağustos 2020
    • Çift Santrfor, Nesine, 24 Temmuz 2020
  • Facebook

  • Twitter

  • Pinterest

  • Instagram

  • YouTube

  • RSS

Hürriyet

Sürüden ayrılacak yok mu?

Sürüden ayrılacak yok mu?
Uğur Meleke
Uğur Meleke
7 Ekim 2007

Yılmaz Vural, Sakıp Özberk, Ümit Kayıhan, Erdoğan Arıca, Giray Bulak, Ersun Yanal, Güvenç Kurtar, Hüseyin Kalpar, Samet Aybaba, Rıza Çalımbay, Hikmet Karaman… Herhangi bir kriter gözetilmeden, tamamen karışık olarak dizilmiş 11 kıymetli teknik adamımız… Hepsinin birbirinden farklı, her birinin birbirinden üstün özellikleri, ihtisas alanları, huyları, alışkanlıkları, futbol anlayışları, dünya görüşleri var. Biri Almanya’da doğmuş, bir başkası Alanya’da… Biri lise mezunu, öteki akademi… Birinin ak dediğine, beriki kara der belki…
Ama gelin görün ki, bugün spor kamuoyunun büyük bölümünün gözünde pek de bir farkları kalmadı bu kıymetli hocalarımızın… Zira son 10 yılda bu 11 teknik adamın 8’i Ankaragücü’nde çalışmış… Antepli, Denizlili ve Rizeli 6’sını görmüş görevde. Diyarbakır’dan neredeyse yarısı, 5 tanesi geçmiş mesela… Gençlerbirliği ve Samsun’a da 4’ü uğramışlar son dönemde… Yalnızca 10 yılda, yalnızca 7 kulüpte, yalnızca 11 teknik adam toplamda 39 kez göreve gelmişler (ve 38 kez de gitmişler)… Artık taraftar alıştı ve pek de rahatsız gözükmüyor birinin gidip bir diğerinin gelmesinden… Yönetici de alışmış zaten, birinin görevine son verip, iki saat sonra öbürünü aramaya… Medya dünden razı, küçük kutu haberlerle sayfalarını doldurmaya ve programlarında tüketecek yeni yorumcular bulmaya… Ama benim anlamadığım, teknik adamlar da alıştı mı bu garip döngüye? Onlar rahatsız olmaz mı işin bu kadar ucuzlamasından, basitleşmesinden, ayağa düşmesinden? Birisi dur demeyecek mi bu fütursuz, saygısız “kapı kapı dolaşma” haline? Bu antrenörlerin bir derneği yok mu, ortak bir akılla düşünüp, ortak menfaatlerini koruyacak? Bu dernek, bütün antrenörleri ile bir fikir birliğine varıp, kontratlarının en az 2 yıllık olmasını, aksi halde her iki tarafın ciddi tazminatlar ödemesi koşulunu koymayı teklif edemez mi kulüplere?

Bir adam
Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarının fonksiyonel olmamasına alıştık artık da, bir tek babayiğit çıkıp, en azından “Benim koşullarım bu! Bu kadar yıllık kontrat, şu kadar tazminat istiyorum, aksi halde hiçbir kulüpte çalışmayacağım” şeklinde meydan okuyamaz mı? “Kontratım süresince İstanbul’dan teklif alsam da kayıtsız şartsız burada kalacağım”, “Takımı küme düşürsem bile görevden ayrılmayacağım”, “Nasıl spor yazarlarından teknik adamlık mesleğine saygı duymalarını bekliyorsam, ben de onların işine saygı duyacağım ve sadece kendi bildiğim ve eğitimini aldığım işi yapacağım. Bir yıl önce kovulduğum takımın yeni hocasına, televizyonda tahta başında akıl öğretmeyeceğim” diyemez mi? Çünkü bilmez mi, 6 ay sonra o geçecek bir tahtanın, sen de bir takımın başına? Çıkmaz mı sürüden ayrılacak bir adam?

Bence çıkar. Pekâlâ çıkacaktır. Sorun, sadece 15-20 hocanın değil, bütün bir futbol ailesinin sorunudur. Süper Lig’de Ağustos 2006’da yeni sezona başlayan 18 teknik adamın 16’sının Ekim 2007’de görevde olmamasını sadece yönetici basiretsizliğine bağlayamayız… Öyle yaparsak, kendi işimize de ihanet eder, son 10 yılda Türkiye’de çalışmak haricinde yaptıkları tek iş “Türkiye’den telefon beklemek” olan yabancı teknik adamların da söz konusu döngüye girmesine de engel olamayız… Üstelik sizin de telefon bekleyecek başka bir ülkeniz maalesef yokken…

http://www.milliyet.com.tr/2007/10/07/spor/ymeleke.html

Related Items
Yorum Yaz

Bir Cevap Yazın Cevabı iptal et

Hürriyet
7 Ekim 2007
Uğur Meleke
Uğur Meleke

Related Items

Diğer Hürriyet İçerikleri

  • Devamı
    Rıdvan ve Josef fark yarattılar

    Genç Rıdvan her ofansif aksiyonun içinde vardı, Souza da klasik bir büyük maç oyuncusu gibiydi. Bu müsabakayı...

    Uğur Meleke 18 Ocak 2021
  • Devamı
    Bir taç atışı bile derbinin sonucunu değiştirebilir

    Galatasaray açık oyunda ligin en az gol yiyen takımı, Beşiktaş ise ligin kader adamlarından Aboubakar sayesinde taç...

    Uğur Meleke 17 Ocak 2021
  • Devamı
    Terim oyuncuyla, Yalçın oyunla kazanma peşinde

    Sergen Yalçın’ın iç sahada oyunundan feragat etmeyeceğini, topa daha fazla sahip olmak isteyebileceğini tahmin ediyorum. Terim ise...

    Uğur Meleke 16 Ocak 2021
  • Devamı
    Ozan Tufan olmayınca orta saha aksıyor

    Türkiye Kupası’nın enerjisi bu sezon bir tık daha yüksek doğrusu. O saçma sapan, Dünya’da eşi benzeri olmayan...

    Uğur Meleke 15 Ocak 2021
  • Devamı
    Defansif on numara Mert Hakan

    Bulut, herkesin kusursuz savunma yapmasını öncelik olarak benimsemiş. Fenerbahçe geçen hafta içinde Bayern Münih’e karşı 90 dakika...

    Uğur Meleke 12 Ocak 2021
  • Devamı
    Dünyanın en çok hakem atışı yapılan ligi

    Yere yatan kalkmıyor. Hakemler de akan oyunu sürekli durduruyor, böyle olunca da tempo düşüyor. Türkiye’de oynanan futbolla...

    Uğur Meleke 11 Ocak 2021
  • Devamı
    Fenerbahçe 40 maçın ancak 5’ini böyle oynayabilir

    Bence önceki günkü tartışmada haklı olan taraf Çağdaş Atan. Çünkü ligde Fenerbahçe’ye karşı yüzde 60-65 topla oynama...

    Uğur Meleke 9 Ocak 2021
  • Devamı
    Beyaz formalıları bir ara Bayern Münih zannettim!

    Dün ilk 45 dakikada Fenerbahçe yalnızca 70 isabetli pas yaptı. Alanya yüzde 73 topla oynadı, paslarda 262-70,...

    Uğur Meleke 8 Ocak 2021

Copyright © 1999 Meleke.com

Olimpiyat Stadı
İyi niyet