90 dakika öncesinde ne düşündüyseniz maç içinde sizi bütünüyle yanıltan bir oyun izledik Kayseri’de… Elemelerin genelinde ofansif olarak çok kısırdık, 10’uncu dakikada Voskoboinikov boş filelerimizi havalandırdığında Estonya’nın da toplam 6 golü vardı bizim de! Neyse ki Estonya hiç öyle ezberimizde tuttuğumuz gibi kapalı ya da sert savunma yapmadı. Ciddi ciddi hücum etmeye çalıştılar, önde oldukları anlarda bile pozisyon ürettiler/gol aradılar. Bu da çok yetenekli oyuncuları olan, 11 adamının 10’u Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi veya İngiltere Ligi’nde oynayan Türkiye’nin son derece işine geldi. Öyle rahat oynadık ki ön tarafta, o bölgedeki 6 oyuncumuzun 5’i evlerine çok mutlu gitmişlerdir, çünkü hepsi skora katkı yaptılar! İki santrforumuz (Tuncay ve Sercan) toplamda 3 gol attı, iki merkez oyuncumuz (Hamit ve Emre) toplamda 3 asistle oynadı, sol açığımız Arda 1 gol 1 asist yazdı hanesine.
Acı çektik
Peki rakip bu denli yumuşakken, biz neden 65 dakika acı çektik, 20 dakika mağlup/35 dakika berabere oynadık; onun cevabını bulmamız lazım 4 gün içinde… Onun yanıtı da sanki hafta sonundaki Manisa-F.Bahçe maçında saklıydı. Milli Takım’ın savunma hattı (sonradan giren Önder’le beraber) 3 Galatasaraylı 3 Fenerbahçeliden oluşuyor. Bu 6 oyuncunun da kulüplerindeki öğretileri, savunmadan uzun vurmadan, paslaşarak ileriye çıkma üzerine kurulu. Oysa 6 oyuncumuzun (G.Gönül hariç) 5 tanesi bunu başarabilecek teknik kapasiteye sahip değiller! Rijkaard, Marquez-Abidal gibi adamlarla topla çıkan Barcelona’yı yapıyordu da, Önder-Servet-Balta ile Barcelona olmuyor işte… Olmayınca da rakip ne kadar kısıtlı imkanlarla savaşırsa savaşsın, Manisa veya Estonya gibi biraz cesur davranınca, önde basınca Fener’i, Galatasaray’ı veya Milli Takımı çok rahatlıkla hataya zorluyor. O zaman da çağ dışı olduğunu iddia ettiğimiz Estonya bile 2 tane atıp, 3 tane de kaçırıyor bize karşı… Şu 4 günde bir şeyleri düzeltemezsek, Dzeko-Misimovic gibi adamların önde basmamaları için dua edeceğiz sadece galiba…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS