Gündüz maçlarında alınan sonuçlar İstanbul Belediyespor’u germiş. Galatasaray’a 1-0 bile kaybetseler averaj farkıyla düşme hattına giriyorlar ve bir puan onları en azından alttaki üçlünün dışında tutacağı için psikolojik olarak beraberliğe razı bir görüntü çizerek başladılar. Zaten son iki haftadır iyi oyunlar oynayıp Antep ve Trabzon’a yenilmemeyi başarmışlar, Abdullah Avcı da o iki maçtaki takım tertibini ve taktiğini bozmamış.
Bu tertibe karşı hiçbir takım Belediyespor’u kolay teslim alamaz, Zeki’nin yükselen formu ve Efe-Tjikuzu ile yakaladığı uyum rakipleri hücum ettiğinde 7’li bir duvara çarpmalarına neden oluyor. Ama bu anlayışla Belediye’nin bir maçı 1-0’dan başka bir skorla kazanması da çok zor. Ligde ayakla attığı en son golün üstünden iki sezon geçmiş Bebbe, hava topları hariç zaten eksik oynatıyor. Marcin Kus, golü yiyene kadar hücuma katılmıyor. Geriye kafasında ofans düşüncesi olan bir buçuk oyuncu kalıyor: Erman ve yarım İbrahim Akın…
Galatasaray’da ise maçın son 80 dakikası itibariyle ideal savunma dörtlüsünün tamamı bozulmuştu, ama sarı-kırmızılıların gole kadarki sıkıntısı sadece bu eksiklerle açıklanabilir gibi değil. Skibbe döneminde 10 tane iki ve üstü farklı galibiyeti kazandıran öndeki rüya altılının beşi sahada, lâkin Kewell hariç hiçbiri beraberliğe isyan eder bir görüntü içinde değiller. Korkmaz da o isyankarı sonunda kulübeden buldu zaten…
Tabii bu maçın konuşulacak bir başka detayı da, resmi maçlarda sadece 2 dakika oynadığı halde 2 aydır durmadan tartıştığımız Semih Kaya… Doğrusu Semih’i bu maçta izledikten sonra, Korkmaz onu Trabzon ve Hamburg maçlarında oynatsa da; G.Saray Alman rakibine karşı hem H.Balta, hem Sabri hem de Kewell’ın yerleriyle oynamadan (2 stoper eksiği varken, 5 eksiği varmış gibi değil de) alıştığı dizilişiyle sahaya çıksa daha mı iyi olurdu diye düşünmeden edemedim…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS