2011’İN YILDIZLARI
DIDIER ZOKORA
2006’ya kadar Zokora’nın ismini zaman zaman duyuyorduk, ama yürekli orta saha oyuncusuyla esas tanışmamız Almanya’daki Dünya Kupası’nda oldu. Fildişi Sahili, ölüm grubunda Arjantin ve Hollanda gibi devlerle baş etmek zorundaydı ve bunun için orta sahada bir savaşçıya ihtiyaçları vardı. Muhtemelen Riquelme, Cambiasso, Van Bommel ya da Sneijder, Almanya’daki Dünya Kupası’nda kendilerine orta sahayı dar eden Zokora’nın ismini bir daha hiç unutmadılar.
Futbola birçok Fildişili yıldız gibi Abidjan akademilerinde başladı, o günkü altyapı arkadaşları Kolo Toure, Salomon Kalou ve Emmanuel Eboue’den “dostlarım değil kardeşlerim” diye söz ediyor. Yüzme bilmeyen ağabeyi Armand’ı bir nehir kıyısında ölüme uğurladığında da onu teselli etme görevi Kolo Toure’ye düşmüş. Zokora bu elim hadiseden sonra futbolu bırakmak istemiş, onu hayata geri döndüren yine aynı dostu Toure olmuş.
Ama o hadise Zokora’nın kalbini (ve belki oyununu da) katılaştırmış. Fransa, İngiltere ve İspanya’da oynayabileceği hemen her maçta sahaya çıkan Didier, yeşil zeminde hep çok soğukkanlı ve acımasız olmuş. Sadece mücadele etme, rakip hücumları kesme ve gol attırmama üzerine uzmanlaşmış, o yüzden de yalnızca geçen yıl Sevilla’da 14 sarı kartı var.
Kimse “Voodoo Büyücüsü” lakaplı Zokora’yı gol pozisyonuna girerken hatırlamıyor, zaten Premier Lig ve La Liga’da son 5 sezonda tek bir golü yok. Bu dönemde belki de kaleye en çok yaklaştığı saniye, 2008 Lig Kupası finalinde Chelsea’ye karşı Petr Cech’i yerde yakaladığı andı. Ama orada da boş kale yerine topu üstten auta vurmasını Tottenham taraftarları unutamıyorlar!
Ofansif yetersizliği göz önüne alındığında Trabzonspor’da onu Selçuk’un alternatifi olarak görmek imkânsız. Daha ziyade 4’lü savunmanın önünde/Colman’ın arkasında bir emniyet supabı vazifesi görecektir. Karşıyaka’dan transfer edilen Aykut Akgün’e bir rol model olması da mümkün. Gerektiğinde sağ bek oynamışlığı da var. Bu sezon için en büyük handikabıysa 21 Ocak-12 Şubat arası (yani ikinci yarının ilk dört haftasında) büyük ihtimalle Afrika Kupası’na gidecek olması…
TRANSFERDE TRABZONSPOR
Eren Albayrak ’ı (Batuhan’ın sorumsuz penaltı atışıyla özdeşleşmiş) U17 Avrupa Şampiyonası 2008’den de, Ukrayna’daki 19 yaş altı turnuvasından da gayet iyi hatırlıyoruz. Sol çizgide çabukluğu, kıvraklığı, seri çalımları ve iyi ortalarıyla taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanmış bir çocuk.
Yalnız son iki yılı (kontratını uzatmak istemediği için) pek iyi geçmedi, 16 yaşında A takıma çıkıp 18’inde A2’ye dönmek zorunda kalan şanssız bir oyuncu olarak hafızalara kazındı. Trabzon’da yaşayacağı en büyük handikap, uzun zamandır üst düzey maç oynamıyor oluşu. Direkt oynayabileceği bir takıma gelmediği için de bu müsabaka eksikliğini nasıl kapatacağını doğrusu merak ediyorum.
Eğer Trabzon’da şansı döner, talih bu kez onun yanında olursa patlama yapabilir. Ama onun pozisyonunda Engin’in, Alanzinho’nun, Sercan’ın (hatta bazen Halil’in de) olduğu düşünülürse Eren’in talihe bu kez çok fazla ihtiyacı olacak.
Trabzonspor ön tarafta Yattara, Jaja ve Umut’u kaybetti, ama orayı daha fazla adamla (Halil, Mierzejewski, Sercan, Eren ve Henrique ile) takviye etti. Hem Mierzejewski, hem Halil ofansif orta saha ve sol açık rolleri alabilecek oyuncular. Zaten Trabzon kadrosunda o bölgelerde Alanzinho ve Engin gibi kuvvetli adamlar da var. Sercan Kaya ’nın da Trabzon’da bu pozisyonları kovalayacağı düşünülürse onun da gerçekten kuvvetli rakipleri olduğunu kabul etmek gerek.
Yine de Sercan’ın Eren’e göre bir avantajı var: O da geçen yılı Bucaspor’la Süper Lig’de maç oynayarak geçirmiş olması. Dilerim hem Sercan, hem de Eren tahminimizden fazla maç oynayarak futbollarını geliştirme fırsatı bulurlar.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS