Almanlar ilk 3 maçta 4-4-2 ile istedikleri randımanı alamayınca Portekiz’e karşı 4-5-1 ile sonuca gitmişlerdi ve ideal dizilişlerini bulmuş gözüküyorlardı. Bizse turnuvanın ilk 135 dakikasında 4-3-3 oynayıp 0-3’lük bir skor bulmuş, ardından 4-4-2 ile geçirdiğimiz 255 dakikada 6 gol atıp 3 gol yemiştik. Almanya, turnuvaya bütün bir ligi bir arada oynamış ve Bayern Münih’in, Bundesliga’nın en az gol yiyen takımı olmasında pay sahibi olmuş beklerle başlamıştı, ama Jansen’in sakatlığı ve Lahm’ın vardiya değişikliği ile aslında iki beklerini birden yitirdiler. Yedek güç Friedrich hiç hücuma çıkmasa da Ronaldo’yu durdurarak rüştünü ispatladı, ama Lahm kanadını değiştirdikten sonra defansif becerileri görünmez oldu. Ama sonucu belirleyen de onun defansif arızaları kadar hücuma yaptığı katkılar oldu.
Portekiz’in Ferreira’lı solu problemliydi, Çekleri ikinci sol beki oyuna soktukları halde o kanattan vurduk. Hırvatların da verdiği bütün açıklar hücumcu sol beki Pranjic’in çizgisindendi. Bu turnuvada dördüncü defa solu problemli bir rakiple oynadık ve doğru Kazım tercihi ile yine çok zorladık Lahm’ın kanadını… Eğer Kazım hücumdaki harika hareketliliği kadar dağınık partneri Sabri’ye yardım gayreti de gösterse idi, bu maçta da kazanan biz olabilirdik.
Harika bir turnuva geçirdik, burada kaybettiysek bile çoktan kazanmıştık, ama kendimize şunu da sormadan edemiyoruz: Bizle aynı sayıda maç oynayarak bu noktaya gelmiş Almanlar’ın 22 buçuk oyuncusu sağlamken, Ruslar iki cezalısı hariç tam kadro iken, İspanya 23 oyuncu ile yarı final maçına çıkacakken, biz neden 15 oyuncu kaldık? Tamam kazandığımız maçlar şans değil, evet, ama bu kadar eksik kalmamız da şanssızlık değil…
http://www.milliyet.com.tr/Default.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=880961&AuthorID=112&ver=13
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS