Hep iddia ederim, sporda motivasyona bizim kadar anlam yükleyen bir başka ülke daha yoktur. Maç kazanırız, bir sonraki günün gazetesinin manşeti “Teknik adamın maç öncesi yaptığı mucizevi konuşma”dır hep… Maç kaybederiz, yine arızayı oyuncuların kendilerini maça yeterince verememesinde ararız. Bize sorarsanız sporda teknik, taktik, yetenek, çalışma, disiplin, bilimsellik gibi faktörlerin katkısı yüzde 10, motivasyon yüzde 90’dır! Ve hatta bize sorarsanız, San Marino Milli Takımı bir gün bir motive olursa, teknik adamları bir gün soyunma odasında futbolcularını motive edecek o sihirli konuşmayı bir yapabilirse, Brezilya’yı da, Almanya’yı da, Hollanda’yı da perişan edecekler!
Tabii ki kazın ayağı öyle değil… Bence şu anda bunun en kanlı canlı kanıtı da Ankaragücü futbol takımı…
Bana söyler misiniz, şu anda Süper Lig’de herhangi bir futbolcunun bir maça Ankaragüçlü gençler kadar motive olma ihtimali var mı? 18’inde/19’unda Süper Lig’de forma şansı bulmuşlar, yıldızlara karşı oynuyorlar. İyi performans gösterirlerse belki Süper Lig’in bir başka ekibine transfer yapacaklar, belki bir büyük takımın yolunu tutacaklar; hayatları değişecek. Milyonlar kazanacaklar, yüz binlik arabalara binecekler, en güzel evlerde oturup, belki en güzel evlilikleri yapacaklar.
Peki Ankaragücü’ne maç kazanmak için motivasyon yetiyor mu? Hayır…
O genç çocuklar canlarını dişlerine takıyorlar, İshak tekmeye kafasını sokuyor, Serol rüyasında belki topa en ince falsoyu verdiğini görüyor… Ama yetmiyor…
Çünkü futbol, bizim sandığımız gibi yalnızca motivasyondan ibaret değil…
Ferguson’un Manchester’daki 26 yılı epik soyunma odası konuşmalarından değil, çalışmaktan, araştırmaktan ve gelişmekten müteşekkil…
Wenger elindeki gençlere yalnızca hava değil, kan-ter ve gözyaşı veriyor bazen…
Tüm Türk futbolseverlerden ricam, futbolda motivasyonun yerini tayin ederken, akıllarının bir köşesinde bu Ankaragücü öyküsünü de bulundurmaları…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS