Fenerbahçe-Denizli maçından sonra iki konu çıktı ön plana… Birincisi, “Denizli’nin santrforu yok” geyiği… Doğrusu şu, Denizli’nin bir santrforu Selahattin sağ bekte, diğeri Engin kulübede… Hatta kadroda Christian Kotchoni de var… Ama zaten bu takımın sezon başından beri en dikkat çekici özelliği santrforsuz oynaması… Attıkları 40 golün de yalnızca 6’sı forvet oyuncularından (4’ü Selahattin’den, 1’er tane Gökhan Güleç ve Kotchoni’den) geldi zaten… Roma gibi biraz… Denizli’nin Totti’si de Yusuf Şimşek…
İkinci konu da Selahattin’in sağ bek görevi… Türkiye’de futbol yazarlığının kapsamı 3 takım 75 futbolcudan ibaret olduğu için, Güvenç Kurtar’ın Selahattin’i sağ bekte kullanması, kadro yetersizliğinin ispatı için yeterliydi, çünkü zaten Denizlispor’dan iki buçuk adam biliyor kamuoyu…
Oysa Güvenç Hoca, bu denemeyi Trabzonspor maçında da yapmış, gerek gollerde, gerekse verilen sayısız pozisyonda savunma kurgusunun bozukluğu ön plana çıkmıştı. Kurtar da, 2-0 geriye düştükleri 60’ıncı dakikadan sonra M.Karakoç’u oyuna alıp geri dörtlüsünü Selahattin’siz bir biçimde yeniden şekillendirmişti.
Fenerbahçe karşısında da aynı deneme yapıldı, yine doğal olarak Selahattin başarısız oldu… Kurtar, bu kez 33’üncü dakikada bu oyuncuyu Çağlar’la değiştirerek Fatih’i sağ beke çekti ve savunmayı F.Yiğen-Hasan-Çağlar-C.Alberto şekline döndürdü…
O zaman akla ister istemez şu soru geliyor: “Daha önce denenmiş ve başarısız olunmuş bir diziliş, kenarda alternatifi de olduğu halde neden tekrar deneniyor?”… Mutlaka Güvenç Hoca’nın bizim aklımıza gelmeyen mantıklı bir açıklaması vardır, ama buradan bakınca “bile bile lades” gibi görünüyor maalesef…
http://www.milliyet.com.tr/Default.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=519572
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS