Dün yeryüzünün en zayıf 11’lerinden birine karşı, FIFA sıralamasında Cibuti, Seyşeller, Eritre gibi ülkelerin dahi gerisinde olan Andorra önünde oyunumuzu test ettik demek tabii ki güç. Ama istek testinin kesinlikle pozitif olduğunu söyleyebiliriz: Oyuncularımızın henüz santradaki duruşlarından birşeylerin değiştiğini anlamak mümkündü. Belli ki daha motiveydiler. Arda’nın heyecandan kızarmış yüzünü, Caner’in hırsını, Gökhan’ın motivasyonunu ve bacakları titreyen diğerlerini görünce önce oyunculara kızdım; “milli formayla bu kadar istekli olmak için kenardaki hoca mı değişmeliydi” diye düşündüm… Sonra her gün aynı havayı soluduğumuz sokaktaki insanı, yani sizi, yani bizi hatırladım: Vergi kaçırmaktan korkmayan ama vergi dairesindeki memurdan ölesiye ürken bizi… Suç işlemekten, kırmızıda geçmekten, alkollü araç kullanmaktan geri durmayan ama bir polis görünce esas duruşa geçen bizi… Bu takıma da belli ki bir rütbeli lazımdı. Fatih Terim’in milli takıma 3 günde bilgi, birikim, teknik-taktik göstermesi zor ama hoca omuzdaki rütbeyi göstermiş belli ki…
Sahaya 4-4-2 düzeniyle çıktık, göbekteki Topal-Nuri’nin ön öne oyununun Melo-Sneijder’ı hatırlattığı göz önüne alınırsa aslında ulusal takımın formasyonu G.Saray’ın da birebir aynısıydı. Böyle bir maçta 11 seçimini de tartışmak yersiz ama sanırım şu detayı bir kenara not etmek gerek: İkinci Fatih Hoca döneminde 11’lerimizde takımlarında oynamayan futbolcu sayısı nerdeyse oynayandan fazla olurdu. Dünse Umut dışında herkes kulübünde düzenli ilk 11 oynayan adamlardı.
Maçın da vitesini kulüp performansını ulusal takıma yansıtan bir adam belirledi zaten: Ligde 3’te 3 yapan tek takım Beşiktaş’ın form merkezi Gökhan Töre, milli takımın da oyun merkeziydi. Onun kıpır kıpır oyunu, yerinde duramaması herkese olumlu bir enerji geçirdi; genç adam, Umut’u da Arda’yı da kattı rüzgârına! Onun rüzgârı da Andorra’nın başını döndürmeye yetti zaten. Dilerim Romanya’ya da yeter.
Bu arada, dün gece Türkiye’nin Dünya Kupası yolculuğu için umut verici bir sonuç çıktı, ama bu sonuç Kayseri’deki değil Bükreş’teki idi! Bükreş’te kazanan Macarlar olsa Brezilya’ya daha bugünden elveda demiştik, ama Rumenler’in kazanması bizi azıcık umutlandırdı. Evet Salı gecesi Rumenler’le berabere bile kalırsak elveda diyoruz, ama 1 puanın onlara da tam anlamıyla yetmiyor oluşu ufak bir teselli. Macarlar’ın 3’te 3 yapma ihtimaline karşılık Rumenler de bizi yenmek isteyeceklerdir ki bu da açık vermeleri anlamına gelebilir. Umarım…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS