Rakip 15 milyon euroluk mütevazı bir takım… Yani bütçe açısından Süper Lig’deki 18 takım içine ancak 19’unculuktan girebilecek durumda! Kendi evlerinde D.Bükreş’e kaybetmişler, İstanbul’a da büyük ümitler besleyerek gelmedikleri belli. Ama Rijkaard’ın Tam Saha’ya verdiği o efsane röportajda üstünde ısrarla durduğu, Türk takımlarında eksik olan çok temel bir özelliğe sahipler: Pozisyon bilinçleri var. Alman Ligi’nin arka bahçesi konumlarından olsa gerek, o ekolün koşulsuz disiplinini hissettiriyorlar. Zaten Galatasaray’a karşı üstün oldukları tek konu bu, ondan faydalanarak da sarı-kırmızılıların ailece hücuma gittiği, Hakan’ın Sabri’nin alanını kapamaya çalıştığı bir anda golü buldular.
Tabii ki oyun disiplini size bir gol kazandırabilir, ama 90 dakikayı sadece disiplinle bitirmek her zaman mümkün olmaz. Orijinal sağ açığı Hölzl sakat olduğu, sağ beki Sonnleitner de stopere geçtiği için Graz, ilk yarıda sağdan açık vermeye müsaitti; ama Rijkaard 45 dakika boyunca rotasyonu (kelimenin gerçek anlamını, yani şekli döndürmeyi) unuttu. Elano’yu nihayet 46’da sola aldı, Keita’nın da yerini ancak son 40 dakikada değiştirerek Fildişili’yi sol bek Kandelaki’nin gölgesinden kurtardı.
Gerek oyun içi yer değişiklikleri, gerekse 5 forvet görünümlü düzen Galatasaray’ın son yarım saatte oyunu tümüyle rakip sahaya yıkmasını ve 1 gol bulmasını sağladı. Ama Kewell’ın frikiğiyle M.Topal’ın havadan gelen topa vurduğu kötü vole dışında sarı-kırmızılıların şut denediğini göremedik. Kaleye vurmadan da daha fazla gol atamıyorsunuz işte…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS