Oyuncu Rijkaard’ı doya doya seyretmiş şanslı futbolseverler içindeyim. Çok farklı pozisyonlarda (stoperde, sağ bekte, orta sahada) oynadı. Sacchi’nin Milan’ının efsanevi kadrosunda merkez oyuncu olarak harikaydı, kariyerini Ajax’ın savunmasının göbeğinde Ş.Ligi kupasını kaldırarak klas bir biçimde bitirdi. Bu multi-pozisyon özelliğinin teknik adamlığında da ona avantaj sağladığı çok açık.
Antrenörlüğe geçişte bir başka avantajı da, sahadaki lider vasıfları idi. Hollanda Futbol Federasyonu ona 36 yaşında milli takımı teslim ettiğinde sene 1998’di. Henüz hiçbir büyük milli takım, bırakın onun jenerasyonunu, bir önceki nesile bile bu görevi vermemişti. Euro 2000’de İngiltere’nin başında Keegan (50), Almanya’da Ribbeck (63), İtalya’da Zoff (5, Fransa’da Lemerre (59) vardı. Hatta o turnuvada Almanya forması giyen Mattheus, Rijkaard’dan tam 18 ay büyüktü!
Rijkaard’ın takımı, 4 maçta 4 galibiyetle, 13 gol atarak geldiği yarı finalde İtalya’ya belki de tüm zamanların en şanssız biçimiyle elendi. 2’si normal sürede olmak üzere kullandıkları 6 penaltının 5’ini kaçırarak veda ettiler şampiyonaya… Onun Euro 2000’de gösterdiği bu başarı, Klinsmann, van Basten, Stoichkov ve Hagi gibilerinin ulusal takım direksiyonuna geçmelerine öncülük etti. Rijkaard’ın bu turnuvadan sonra 1 yıl bekleyip, Sparta Rotterdam gibi sıradan bir takımda çalışması ve oradan da kovulması garipsenebilir; ama Rijkaard futbolculuğunda da son derece asi ve yalnız aldı kararlarını… Ajax’ta her şey harika giderken hocası Cruyff’a kızdı, idman sahasını terk etti ve bir daha takıma dönmedi. Böylesine büyük bir oyuncunun başarısız Lizbon ve Zaragoza maceralarının olmasının nedeni de bu, asiliği…
Barcelona dönemi
Aslında bu hikaye, başka bir iddiayı da çürütür nitelikte: Barcelona’nın 2004-2008 takımının Rijkaard tarafından değil, Cruyff eliyle yönetildiği iddia edilir kapalı kapılar ardında. Birincisi, bizim izlediğimiz Rijkaard, boyunduruk altında yaşamaya müsait değildi. İkincisi de, Rijkaard’dan önce “0” kupayla kapatılan 5 yılda da Barcelona pekâlâ Cruyff’tan yardım alabilirdi. Valdes- Reiziger, Puyol, Oleguer, Bronckhorst- Xavi, Cocu, Davids, Overmars- Ronaldinho, Saviola… Bu kadro, Rijkaard’in Barcelona’daki ilk yılının son günlerinde, deplasmanda R.Madrid’i 2-1 mağlup eden on biri… Feci geçen ve bir ara küme düşme hattına yaklaşılan ilk devrenin ardından da üst üste namağlup bitirilen 16’ncı maç… Bu müsabaka oynandığı sırada muhtemelen Messi, diğer altyapı oyuncularıyla (ve Pique’yle) birlikte tribünde ağabeylerini izliyor. 19’luk Iniesta, A takımdaki ilk yılında yorulan Ronaldinho’nun yerine birkaç kez oyuna girmiş. Valdes’in birinci kaleci olarak ilk yılı ve Barcelona’yı yakmaya o sezon başlamış. Sağ bekte 31’lik Reiziger, göbekte Katalan filozof/vasat bek Oleguer var. Yani Rijkaard, Guardiola kadar şanslı değil; onun eline D.Alves, Abidal, Eto’o, Henry gibi oyuncular teslim edilmemiş.
Bu durumda Rijkaard’ın 2004-2008 yılları arasında 2 La Liga, 2 Süper Kupa, 1 de Ş.Ligi kazanan ekibinin zaten çok iyi oyunculardan oluştuğunu ve başında kim olursa olsun bu zaferlere ulaşacağını söylemek de biraz adaletsiz olur.
Zaafları
Rijkaard’ın teknik adamlığında benimsediği futbol anlayışı, “kazanırken eğlenmeyi de unutmayan bir oyun” olarak tanımlanabilir. Yediğinden daha fazlasını atmayı hedefleyen, işin kötü gittiği anlarda bile pozitif futboldan uzaklaşmayan bir tarz… Bugün dünya futbolunda çok yaygın olan 4-3-3’ün de sıkı savunucularından biri, ki 2004’lerde Mourinho’nun Chelsea’siyle beraber başlattıkları bu rüzgar hâlâ her iki takımda bozulmadan uygulanıyor. Yeni sezonda G.Saray’da Kewell-Baros-Arda öndeki üçlüyü oluşturabilir, hatta Rijkaard iyi alternatifler transfer edemezse Aydın ve Alpaslan’a da kanat hücumcusu olarak şans verebilir.
* * *
Rijkaard’ın Barcelona’daki son iki sezonunda onu geriye götüren ve ayrılıkla sonuçlanan süreçteyse eksikliği, disiplin zafiyeti oldu. Şu anda Palmeiras forması giyen Edmilson, takım içinde (Ronaldinho ve Deco gibi) bazı oyunculara tolerans tanındığını ifşa edince düzen bozuldu. Bu durum, G.Saray’daki Skibbe-Lincoln ilişkisini ve yerli oyuncuların isyanını da feci biçimde anımsatıyor! Rijkaard’ın yeni sezonda yanında makul bir yerli yardımcıya ihtiyacı olduğu apaçık ortada… Son tahlilde şunu söylemekte sanırım bir sakınca yok: “G.Saray’ın Rijkaard için şans olduğundan çok; Rijkaard, G.Saray için şanstır” …
Hollandalı da G.Saray gibi Avrupa kupalarında başarıya aç. Ama Ş.Ligi ve La Liga şampiyonlukları içeren CV’si G.Saray’ın biraz üstünde. Eğer G.Saray yönetimi Skibbe’ye yaptığı gibi bir “yönetişim” diretmesi içine girer, Kasım’da hocanın yardımcısını göndermeye kalkar, Aralık’ta görev tanımı belli olmayan bir başkan danışmanı getirirse, Rijkaard’dan da verim alamaz. Ama doğru bir planlama ile 3-4 yıl içinde Rijkaard, hem G.Saray’ı hem de kendi kariyerini tepeye çıkarıp, İstanbul’dan omuzlarda ayrılıp, Milan’ın/Chelsea’nin yolunu tutabilir.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS