Quaresma’nın futbolunun en olgun çağında, 27’sinde Süper Lig’e gelmiş olması hem takım hem de oyuncu için önemli bir fırsat… Avrupa’nın 3 büyük liginin son şampiyonunda oynamış ve tutunamamış bir yıldızın hem oralardan uzaklaşıp hem de futbolun merkezine uzak kalmaması için çok uygun bir şehir İstanbul… Hele de oyuncu, hatalarını düzeltmek ve tekrar Avrupa’nın en şâşâlı vitrinine çıkmak istiyorsa…
Quaresma istiyor, bu haliyle biraz da Anelka’yı hatırlatıyor. Real Madrid, Arsenal ve City’de oynamış 26’lık Fransız golcünün kendini mental/fiziksel olarak toparlayıp tekrar zirveye çıkması için iyi bir fırsattı Fenerbahçe… Aynen Anelka gibi Quaresma’nın da bir sonraki durağı İngiltere veya İspanya’nın devleri olacak gibi gözüküyor.
Arzusu
Yalnız Quaresma’nın Beşiktaş günlerinin, Anelka’nın Fenerbahçe günlerinden çok önemli iki farkı var: Bir tanesi Schuster-Q7 ilişkisinin, Daum-Anelka ilişkisinden çok daha iyi olması. Diğeri de Quaresma’nın oynama, toparlanma, yükselme isteğinin Anelka’nın kat be kat üzerinde olması…
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Türkiye’ye son 10 yılda çok sayıda yıldız geldi geçti, Alex, Kewell, Carlos, Yattara, kim varsa gözümün önüne getiriyorum… Hiçbirinin Karabük gibi felaket bir zeminde Quaresma kadar arzulu bir oyunlarını hatırlamıyorum. Karabük’te şahit olduğum Quaresma arzusunu sanırım en son Galatasaraylı Hagi’de görmüştüm…
Olgunluğu
Portolu, Barcelonalı, Interli Quaresma’yla Beşiktaşlı Quaresma arasındaki en önemli farksa olgunluk … Portekiz’de ayakları yere basmayan, 3 büyük ligde de şımarık bir çocuk gibi davranan Q7, Beşiktaş’ta sorumlu ve olgun bir yıldıza dönüşmüş. Antalya önünde Hilbert’in attığı kötü pası avuçları patlarcasına alkışlayıp arkadaşına destek olması, (faul olmadığını düşündüğü bir pozisyonda) düşen rakibi Erkan’ı samimi bir şekilde yerden kaldırması Portekizli’de sıkça gördüğümüz davranışlar değildi.
Sol ayağı
Arzulu ve olgun Quaresma’nın bunca doğruyu bir arada yapması bazen eksikliklerinin üstünü örtüyor, ama Portekizli oyuncu medyanın rüzgârına kapılmayıp burada kendini geliştirmeyi sürdürmek zorunda. Sağ dışla yaptığı işler harika ama gerektiğinde sol ayağını kullan(a)mamasını anlamak zor. Rapid maçının üçüncü dakikasında sol kanattan kalecinin kucağına teslim ettiği zayıf sağ dış orta gibi birçok topu, sol ayağıyla takım arkadaşına pas olarak ulaştırabilecek yeteneğe sahip. Demek ki daha fazla çalışmayla tekrar solunu kullanma melekesini kazanmalı.
Ofsaytları
Bu sene ligin en önemli renklerinden biri olan Quaresma’ya yakışmayan bir diğer eksikliği de çok sayıda basit ofsayta düşmesi… Seri bir oyuncu olduğu için hakemler yanılabilir, arkadaşları doğru zamanda atamayabilir ve bazı ofsaytlarda kabahat paylaşılabilir. Ama bazen öyle basit ve anlamsız ofsaytlarda kalıyor ki insanın aklına Ankaragücülü Meye’yle Trabzonlu Teofilo’yu getirebiliyor.
Yokluğu
Quaresma şimdi sakat ve bir ay civarında kenarda oturabileceği söyleniyor. Bu durum Beşiktaş için ne kadar büyük bir dezavantajsa, Schuster için de o boyutta bir fırsat… Mourinho geçtiğimiz hafta Ronaldo’yu överken takımın ona bağımlı olmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirmiş: “Ronaldo harika işler yapıyor, yapmaya da devam etmeli. Ama bu işler Ronaldo’nun üstüne sorumluluk olarak yapışmamalı, baskı hissetmemeli. O bunları yapmadığında da kazanabilmeliyiz”
Şimdi benzer bir sınavı Schuster veriyor. Sınavın Viyana’daki ilk 60 dakikası başarıyla geçildi, ama geride hâlâ çok kritik bir ay var. Eğer bu bir ayda Schuster, Q7’siz de hızlı gidebilirse büyük iş başaracak; takım Portekizli’ye bağımlı olmaktan çıkacak, Quaresma döndükten sonra da katkıları haneye ekstra olarak yazılacak. Ama eğer bu sınav iyi geçilemezse Beşiktaş’ta vites Q7’de kalacak, direksiyon Schuster’de gözüktüğü halde…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS