İki hafta önce yönetimlere mektuplar yazdık, geçen hafta teknik direktörlere… Süper Lig’in 57’nci sezonunun 56’dan bir farkı olması için, gösterinin daha güzel, sporcunun ve sporseverin daha mutlu olması için futbola ilişkin neler yapılabilir, bu haftaki mektuplarımız da oyuna dair…
Top oyunda kalsın
Son yıllarda Lig TV’de maç sonu yayınlarında en fazla odaklandığım veri, topun oyunda kalma süresi oluyor. Üst düzey bir Batı Avrupa ligi maçında top ortalama 60 dakika oyunda kalırken, Süper Lig’de bu süre bu sezon 45-46 dakikalara düşmüş durumda. Yani Türkiye’de oturup bir maç izlediğimizde aslında “yarım maç” izliyoruz, çünkü sürenin kalan yarısında top oyun haricinde oluyor!
Bu konuda kabahat müşterek: Takımlar, özellikle müsabakanın ilk golü gelene kadar adeta “gönülsüz” oynuyorlar, bilhassa maçların ilk yarıları top daha da fazla kenarda bekliyor. Hakemler de çok sayıda faul düdüğü çalmalarına rağmen kart konusunda yavaş kalınca düdük rekorlarını sürekli geliştiriyorlar. Bu sezon Premier Lig’de maç başına faul düdüğü ortalaması 21’ken, Süper Lig’de bu sayı 32… Maç sonu yorumcusu olduğumuz bir Gaziantep-Kasımpaşa müsabakasında topun yalnızca 41 dakika oyunda kaldığını ve 48 faul düdüğü çalındığını hatırlıyorum!
Topun oyunda daha fazla kalması için, oyunu oynayanların izleyenleri daha az aldatması için, teknik direktörler bu sezon daha az “mücadele edebiyatı” yapmalı… “İyi mücadele ettik” hikayesini bırakıp iyi futbol oynatmaya özenmeli. Hakemler de sarı kart için faul saymayı bırakmalı, oyun oynamak istemeyene karşı kural kitabının yetkilerini sonuna kadar zorlamalı.
Gençler dakika alsın
Bir “yabancı sınırlaması tartışma” mevsimini de hiçbir faydalı kelam etmeden, hiç gelişmeden, kerametleri kendilerinden menkul zengin iş adamlarının “böyle Avrupa şampiyonu olamayız” zırvalarıyla kapattık…
TFF’nin savunması sürekli “bu yıl ligde ortalama 6 değil, 4 buçuk yabancı kullanılmış” yönünde. Oysa bu istatistiği şöyle de okuyabiliriz: Yabancıların (10’da 4 buçuğu, yani) yüzde 45’i oynamış, yerlilerinse (15’te 6 buçuğu, yani) yüzde 43’ü forma giymiş. Yani bu istatistikten ne yabancılar ne de yerliler yönünde bir netice çıkarmak da şart değil.
Oysa bu sütunda yaklaşık 8-9 yıldır karaladığımız bir detayı, altyapı oyuncusu teşvikini yine hiç konuşmadan bu mevsimi kapattık. Hiçkimse yabancıyı kısıtlamak yerine genç yerliyi teşvik edecek yeni formüller üretelim noktasında değil… İlk 18’de tek bir altyapı oyuncusu zorunluluğunu dörde çıkaralım, hatta ilk 11’e de iki altyapı ürünü zorunluluğu koyalım demiyor hiçbir müteahhit yönetici… Çünkü kulüplerin yayın havuzundan, sponsorlardan ve ticari faaliyetlerden sağlanan akarlarını kendi ceplerinden harcıyormuş pozları ile transfer markette savurmak daha havalı duruyor. Maalesef.
Eğer milli takıma daha fazla iyi yerli oyuncu yetişsin istiyorsak, ilk 18’e 4, ilk 11’e 2 altyapı oyuncusu zorunluluğu getirilmeli. Altyapı oyuncusunun 22 yaş altı olması ve Türkiye’de herhangi bir kulüpte iki sene eğitim görmüş olması yeterli sayılmalı.
Yerliler Avrupa’ya gitsin
Yabancı kısıtlaması tartışmasının tıkandığı klişelerden biri de “yerlilerin fiyatı artıyor” meselesi. Evet, yabancı kısıtlaması gerçekten de yerli oyuncuların fiyatlarını hiç hak etmedikleri düzeye çıkarıyor. Ama bence esas problem, bu oyuncuların bonservislerinin astronomik düzeye gelmesinden çok, maaşlarının astronomik boyuta ulaşması. Ve Türkiye’de aldıkları fantastik maaşlar nedeniyle, kariyerleri boyunca İsviçre’ye, Belçika’ya, Hollanda’ya veya İngiltere’nin-İspanya’nın orta sınıf bir takımına gitmeyi hiç düşünmemeleri. Orada insani olarak beslenip gelişmeye hiç niyetlenmemeleri. İki sene İstanbul gece hayatından uzaklaşmaya dahi cesaret etmemeleri.
Genç yerlilerimizin Batı Avrupa liglerine gidip gelişmeleri için, 25 yaş altı yerli oyunculara “maaş haddi sınırlaması” ve belki “bonservis sınırlaması” da getirilmeli. Bu çocukların daha 22-23 yaşlarında maaşları astronomik seviyelere çıkmamalı. Oyuncular Batı Avrupa’ya gitmeye, dünyayı/İngilizce’yi öğrenmeye meyletmeli.
Dünyayla entegre bir Türkiye, Batının Katar’ı olarak anılmayan bir Süper Lig dileğiyle. Mutlu haftalar.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS