Turnuvanın son sekiz elit ülkesi, çeyrek-yarı finallerde 5 maç yaptılar, dördünde sonucu bu şampiyonanın metotları belirledi. Hollanda Brezilya’yı kenar ortalarıyla geçti, Gana’yla Uruguay birer uzaktan şutla penaltılara gittiler. Almanya, Arjantin öyküsüne bir duran topla başladı. Son 4’ün ilk maçında da kural değişmedi, uzaktan kaleyi gören herkes vurdu, daha fazla isabetli şut atıp/orta yapan takım da finale gidiyor.
Tabii ki elemelerde 8’de 8, Afrika’da da 6’da 6 yaparak müthiş bir seriyle Dünya Kupası finaline giden Hollanda’nın başarısını sadece bu veriyle açıklamak doğru olmaz. Gerçek bir kulüp takımı havasına sahipler, Van Marwijk bütün maçlara aynı 11’le çıkmak niyetiyle Afrika’ya gelmiş. Hatta hocanın maçların sonunda yaptığı değişiklikler bile aynıydı, belli ki sakatlık/ceza yaşamayacağını bilse Afrika’ya 16 adamla bile gelebilirdi! Dün de zaten tek arızayı o “ilk 16” içinde düşünmediği (ve sadece 2 dakika oynattığı) De Zeeuw yaptı, onu da devrede değiştirerek takımını normal akışına döndürdü.
Tabii Van Marwijk’in 14’te 14’lük final serüveninde en büyük yardımı fikstürden aldığını da not etmek gerek. Elemelerde tek beşli gruba düştüler, Norveç-İskoçya-Makedonya-İzlanda gibi son derece şanslı bir listeyi çok rahatlıkla geçtiler. Turnuvadaki yol da hiç fena değildi, devlerden sadece Brezilya’yı geçmeleri finale gelmelerine yetti (2002’de biz de devlerden sadece Brezilya’yı geçseydik, final oynayacaktık!)
Bu serüvenin kahramanları Sneijder-Robben ikilisi (Ş.Ligi finali oynadıkları da göz önüne alınırsa) bu gece rüyalarında kendilerini FIFA yılın futbolcusu ödül töreninde sahnede görecekler. Ve eğer sahnede kendilerini yalnız değil beraber hayal ediyorlarsa, çok ciddi bir dünya şampiyonluğu şansları da var.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS