Bu şarkıyı duyunca, aklıma ulusal kahramanımız(!) Nuri Şahin’in ya da Galatasaray’ın yere göğe konamayan genci Aydın’ın durumu geliyor… Tamam Aydın’ın daha Konya’da topu önüne alışından Clark Kent olmadığı belliydi, ama çocuğa göğsünde boyundan büyük bir “S” harfi olan mavi üniformayı giydirmekte de acele ediyoruz sanki…
Sabri’nin ilk günlerinde de böyle bir heyecan duymuştuk, Tarık’ta, Tufan’da yada Ceyhun’da da öyle. Zaten bu aşırı tepkilerimiz öldürüyor muhtemel doğacak Superman’leri. Ayaklarını yerden kesiyoruz çocukların, sonra uçacağız ve Superman olacağız sanıyorlar, olmayınca da gözlüklerini takıyorlar yeniden ve hayatlarına Clark Kent olarak devam ediyorlar.
Galatasaray’ın UEFA şampiyonluğu ve Milli Takım’ın dünya üçüncülüğü ile hızlanan futbolcu ihracımız durduğu için biz de milli takımın Superman’leri için Almanya’yı kaynak belledik mâlum… Allah’tan 70’lerde Berlin’e, Dortmund’a sıkı topçular doğuracak anaları yollamışız. Yoksa bu yazı sadece “Dinle bak ne diyor Kayahan Ağbi” mısra-i meşhurunun solisti Ümit Davala’yla, dirsek ve yumruk uzmanı Alpay Özalan’ı anlatacaktı.
Ali Şen marifetiyle başlamıştı son gurbetçi akını Türkiye’ye. Tayfun Korkut ve Erol Bulut 20’li yaşlarda sarı-lacivertli formayı giymişler, Parreira’nın 4-4-2’sinde sağ ve sol çizgide başarıyla görev yapmışlardı. Deyim yerindeyse “malın iyi çıkması” futbol simsarlarının gözünü Almanya başta olmak üzere Türklerin yoğun yaşadığı ve bir kısmının da futbol oynadığı Avrupa ülkelerine çevirdi.
On yılda yüzlerle ifade edilecek sayıda gurbetçi geldi Türkiye’ye… Ama zaman gösterdi ki marifet, orada keşfettiğimiz(!) yetenekleri yaka paça Süper Lig’e getirmek değil, Almanya’da bırakıp gelişimlerini tamamlamalarına izin vermek. Geçtiğimiz sezonun üçüncü haftasında Stuttgart’a karşı Kaiserslautern forvetinde iki Türk vardı mesela: Halil Altıntop ve Selim Teber. Halil’in gelişimi mâlum… Geçen yıl ligde ve kupada toplam 7 gol atan Selim’se sezon başında Denizlispor’a getirildi, sadece 4 maçta şans verilip serbest bırakıldı. İkinci yarı içinse kendine ancak amatör kümede, Hoffenheim’da yer bulabildi. Yani şu an için, kayboldu denebilir.
Tabii Almanya’da sabredip kaybolmayanlar lazım bize… 1985 doğumlu sol açık Sezai Demircan Hannover’de. Geçtiğimiz sezon Leverkusen’la 1.Bundesliga’da boy gösteren Kenan Şahin, şimdi Energie Cottbus’la ikinci ligde… Aynı klasmanda Almanya U17, U18 ve U19 milli takımlarının 11 numarası, Bochum’lu Ersan Tekkan da var
Sezer Öztürk başarılı kariyerine Nurnberg’de devam ediyor, Nuri Şahin’i de A milli yaptık mâlum. Sırada onun takım arkadaşları Mehmet Akgün ve Nizamettin Çalışkan var. Mehmet, 1986 doğumlu, 1,80 boyunda ofansif orta saha oyuncusu. Alman pasaportu var ve U19 milli takımında da oynadı. Nizamettin 1987 doğumlu oyun kurucu. O da şu anda Alman ümit milli takımını tercih ediyor çünkü Türkiye U19’da ilk on bire alınmamış . Hertha Berlin’li Bilal Çubukçu’nun da durumu benzer… (Teşekkürler Koray Düşova).
Bu çocukları abartmadan kazanmanın yolu Almanya’da kalmalarını öğütleyip, milli takımlarda da daha fazla şans vermek… Almanya’da profesyonel futbolcular arasında yapılan en çok gelecek vaat eden genç anketinde Nuri’nin oylarının Podolski’yi tam beşe katladığını (120’ye 24) unutmadık. Ama hafta içinde Real Madrid, Nuri’yi değil, Podolski’yi transfer etti. Çünkü Almanlar, muhtemelen ona Dünya Kupası’nda şans verecekler. Bizse Nuri’yi Superman misali başlıklarda abartıp, Clark Kent misali sahalarda görmezden geleceğiz.
http://www.milliyet.com.tr/2006/02/07/spor/spo15.html
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS