Süper Lig’de Trabzon-Bursa ve G.Saray-Antalya maçları aynı saatte oynanıyor; karşılarında da önce Gana-Gine, sonra Bolton-Arsenal ve Valencia-Barcelona müsabakaları var. Zaten “Türk futbol yönetemeyicileri” sayesinde ülkede futbola ilgi dibe vurmuş; bir de diğer kanallarda yemyeşil, Türkiye’de bembeyaz zeminler izliyoruz. Seyrantepe’de devre arasında zemini temizlemek için sadece 6 (yazıyla altı) kişi didiniyor! Altı kişinin iyi niyetli çabası tabii ki 7 bin metrekarelik alanı temizlemeye yetmiyor; sahanın dörtte biri (Antalya kalesinin sol tarafı) süpürülebiliyor. Bir de temizlikçiler sahayı 10-15 metrede bir enine turlamışlar, bu görüntü de Pazar gecesi oynanacak Super Bowl’un bir viral reklâmı olsa gerek (!).
Bu zeminin üstünde iki hocanın yaptığı tercihler de ilginç: Özdilek iki cumartesi iç saha maçının ortasındaki İstanbul deplasmanını belli ki “daha düşük önem” derecesiyle kodlamış! Necati gitmiş, Minev cezalı, ama hoca Ali Tandoğan, Tita ve Uğur’u da yedek oturtmayı tercih etmiş. 72’de Galatasaray 10 kişi kaldığında defansif değişiklikler yapması da İstanbul’a maksimum 1 puan hedefiyle geldiğini belgeliyor.
Terim’se bir prensini Olympiakos’a göndermiş, ama diğerinden vazgeçmemiş! Gökhan Zan’ın oynaması Galatasaray’ı sadece Ujfalusi’nin savunma liderliğinden mahrum bırakmıyor; bir de Semih sol stopere kaydığı için G.Saray defansının 4’te 3’ü değişmiş oluyor! Bu rotasyon sadece savunma dengesini bozmakla (ve yenilen golde olduğu gibi acemi açıklar vermekle) kalmıyor, bir de geriden oyun kurmakta sıkıntılar baş gösteriyor.
Gerçi bugün Galatasaray’ın birinci gündem maddesi savunma değil yine hücum olacak gibi: Yokluğunda çok aranan Baros’un, Türkiye’de attığı her golün bedelini bir kart görerek ödetme hastalığı sürüyor. Ecnebilerin maç başına yaklaşık 1 gol ortalaması tutturan oyunculara taktıkları meşhur bir “Mr. Goal per match” lakabı vardır; herhalde Baros bu performansını Premier Lig’de gösterse adı Mr. Card per goal (Her gol başına bir kart)* olurdu!
Terim’in 4-4-2 oynamak için elinde Sercan-Necati gibi zayıf seçenekleri kaldı ve ister istemez insanın aklına şu geliyor: Yiğit Gökoğlan’ın, Karaman döneminde Manisa’da santrfor oynadığı çok maç vardı. Belki Hikmet Hoca hafta sonu Telegol’e çıkıp, onu nasıl santrfor kullandığını anlatır da, biz de öğreniriz genç Yiğit’teki cevheri(!)…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS