Feldkamp’ın Türkiye’de sportif olarak başarılı olup olamayacağını, arkasında turlar veya kupalar bırakıp bırakamayacağını bilmiyorum. Ama iyi bildiğim bir şey var, 6-7 aylık görev süresince yaptığı analizler, sporsevere bazen kuru bir galibiyetten fazlasını vaat ediyor, zihin ve ufuk açıyor.
Ümit Karan’ın ceza alanı içindeki düşüşü hatırlatıldığında, “Hakem düdük çalmadığına göre penaltı değildi” açıklamasından veya Ankaragücü maçı öncesi Briegel’le karşılaşmaları sorulması üzerine, “Briegel’le ben bire bir oynamayacağız, müsabakayı Galatasaray ve Ankaragücü futbolcuları oynayacak” sözlerinden çıkarılabilecek küçük dersler vardı. Perşembe günü Ercan Güven’in köşesinde yer verdiği Kalli aforizmasıysa, büyük ders niteliğinde: “Leverkusen ve futbolcularına ilişkin her türlü bilgiyi futbolcularımızla paylaştık. Ama bu bilgileri futbolcularımın bizi beklemeden araştırmasını, öğrenmesini, bilmesini tercih ederdim.”
G.Saray’ın rakipleri
Kalli, bu derslerin bir yenisini de, Galatasaray’a Alman Ligi’nden sadece Bayern Münih’in rakip olabileceği sanrısı üzerine vermiş: “Türkiye’de insanların en büyük problemi, kendilerini büyük görmesi, diğerlerini küçümsemesi… Alman futbolu ile Türk futbolu arasındaki en büyük fark bu. Unutmayın ki Alman futbolu, uluslararası turnuvaların hepsinde başarılı oldu, Türkiye’nin katıldığı 2002 Dünya Şampiyonası da dahil…”
Evet, Türk futbolunun zirve noktası kabul edilen dünya üçüncülüğümüz sırasında ikincilik kürsüsünde Almanlar vardı değil mi? Hâlihazırda Milli Takımımızın 18’inci basamakta yer aldığımız dünya sıralamasında da Almanya beşinci… Galatasaray, UEFA’da Leverkusen’ı geçse de, kupadaki yegâne temsilcimiz sarı-kırmızılıların karşısına çıkma ihtimali olan (Bayern ve Bremen dahil) 4 Alman takımı daha var!
Bağış Erten değinmiş, Avrupa’da maç başına en fazla seyirci çeken lig de Almanya Ligi diye… Sahiden, 2006-07 sezonu verilerine göre Fenerbahçe’nin 39,542 seyirciyle otuzuncu sırada olduğu listenin ilk 10’unda 4, ilk 30’unda 11 Alman takımı mevcut… Hatta bu 11 Alman takımı içinde ortalama 41,900 seyirciye oynayan ikinci lig ekibi Köln de var…
Bir de, Football Money League’de Fenerbahçe’nin 25’inci sırada olmasını kutluyoruz ya bu aralar, orada da ilk 20’de 4 Alman takımı var… Üstelik bu ilk 20 takımda forma giyen 57 Alman oyuncuya karşılık listede Türkiye pasaportlu sadece 3 futbolcu var, onların da iki tanesi Almanya doğumlu!
Konvertibilite
Neyse ki paramız çok, Alman Ligi’nin en iyi oyuncularını 4-5 milyon euroya getirebiliriyoruz, üstelik bizim Mehmet Topuz’umuz da 19 milyon YTL ediyor. Gerçi onun Türk Lirası (veya belki Rus Rublesi) olarak ederini aşağı yukarı biliyoruz da, Amerikan doları, İngiliz sterlini veya euro olarak bir karşılığı var mı, varsa ne kadardır onu kestiremiyoruz. Çünkü döviz bürolarına Türk futbolcularını götürdüğümüzde çoğunlukla YTL ve ruble ile değiştiriyorlar, bir konvertibilite problemimiz var galiba…
Olsun, biz de çocukluk alışkanlığı, kendi aramızda monopol oynuyoruz işte. Bu monopole de sadece Türkleri ve Rusları katıyoruz. Başka kimseyi oynatmıyoruz, galiba başka oynamak isteyen de yok, neyse zaten biz Almanlardan iyiyiz, neden onları oynatalım ki!
Almanlar da başka bir kartonda, İngilizlerle, İspanyollarla, İtalyanlarla başka para birimleriyle oynasın monopolünü… Zaten onların renginde adam mı olur? Zaten onlar yaşlı.. Pembe kazaklı onlar… Mavi pantolonlu…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS