2000’lerin başında birisi çıkıp 2010’da Afrika’da neredeyse tarihin en iyi turnuvasının yaşanacağını, 2012’de de birçok ulusal takımın şampiyonluk potansiyeli taşıyacak kadar iyi durumda olacağını söylese herhalde inanmazdık. Çünkü 20’nci asrın sonuna doğru suni teneffüse girmiş milletler arası futbol, yeni yüzyılın başında ölüm sinyalleri yaymaya başlamış, kulüpler futbolunun yanına yaklaşamayacak kadar gerilemişti…
2000’lerin başında milletler arası futbolu solunum cihazına bağlayan başlıca iki neden şuydu: Birincisi, Faslı Abdülmecid Oulmers’in bir hazırlık maçında sakatlanması ve kulübü Charleroi’nın tazminat talebiyle mahkemeye gitmesi… Devasa bir soruna dönüşme potansiyeli olan bu konu 2010’da FIFA’nın kulüp takımlarına oyuncu başına tazminat ödemesiyle kısmen çözüldü ve şimdilik rafa kaldırıldı.
İkinci konunun ise kod adı “Yunanistan 2004”tü… Kurt hoca Otto Rehhagel’in 2004’te 1-0’a kodladığı Yunan takımının Avrupa şampiyonu olması, aynı dönemde Mourinho’nun Chelsea ile kazandığı bol 1-0’lı Premier Lig zaferi futbolda bir dönüşümün sinyalleri anlamına geliyordu. Genel kanı artık Hollanda’88 ya da Milan’92 gibi takımların tarihe gömüldüğü, güzel futbolun romantizm, 1-0’ın realizm sayılacağı yönündeydi.
Güzel futbolu rafa kaldırmaya meyyal bu rüzgârı tersine çeviren ekolse Barcelona altyapısı oldu. Cruyff önderliği/Rijkaard kaptanlığında tohumları atılan Barcelona modeli yeni dönemin İspanya Milli Takımı kadar Almanya’sını da, Hollanda’sını da etkiledi ve özellikle son Avrupa ve Dünya Şampiyonası’nda sporseverler güzel futbolun kupa kazanabileceğine tekrar inandılar.
2000’lerin başında çok zayıflayan ve kulüplerle baş edemeyecek hale gelen ulusal takımlar tekrar kuvvetlendi, bugün hem İspanya, hem Almanya, hem Hollanda (hatta İtalya ve Fransa dahi) Şampiyonlar Ligi’nin iki finalistini de yenebilecek duruma geldi.
Milli takım hocalığı mesleği
Bu dönüşümün temelinde de yine iki önemli neden var: Artık milli takım hocalığı ile kulüp takımı hocalığı ayrı birer meslek gibi… Guus Hiddink, Dick Advocaat, Fabio Capello gibi ustaların başarılarıyla öncülük ettiği ulusal takım hocalığı mesleğini şimdi Joachim Löw, Vicente Del Bosque, Bert van Marwijk gibileri sürdürüyor; birkaç sene önce hemen hiçbir büyük kulübün tercih etmediği bu adamlar dev ulusal takımları başarıdan başarıya koşturuyor. Artık hoca ihtiyacı olan milli takımlar yeni teknik direktörleri için kulüp hocaları yerine daha çok milli takım uzmanlarına bakıyorlar.
Bu hocaları başarıya ulaştıran en önemli detaysa, milli kadrolarına birer kulüp takımı hüviyeti kazandırmaları… Artık sokaktaki çocuklar Chelsea, Milan gibi takımların 11’lerini ezberden sayamıyor ama Almanya 11’ini, Hollanda 11’ini tek bir kişi şaşmadan hafızasında tutabiliyor. Yeni dönem milli takım hocaları kadrolarını “haftanın panoraması” şeklinde kurmuyor, ekip oluştururken form durumunu birinci kıstas olarak kabul etmiyorlar. Schürrle’nin form durumu belki Podolski’nin önüne çıkıyor ama Löw uyumlu kadrosunu bozmayı tercih etmiyor. Llorente önemli bir çıkış yapıyor ama Del Bosque birbirine alışmış takımının ileri ucu formsuz Torres’i değiştirmiyor. Hollanda Milli Takımı, 2010 Dünya Kupası maçlarına 1’den 11’e kadar sıralı formalı oyuncularla çıkmayı başarabiliyor. Bu yeni “milli kulüp” formatı da yeni dönemde başarının anahtarı gibi gözüküyor.
İrlanda modeli
Euro 2012 grup aşamasında da kulüp takımı hüviyetindeki ulusal kadroların çok önemli bir avantajı söz konusu. Ölüm Grubu’na bu kimlikle giren Almanya ve Hollanda, Dünya Kupası’ndan sonra Avrupa Şampiyonası’nın da favorileri arasındalar. Almanya’da Gomez ve Reus, Hollanda’da Huntelaar gibi oyuncular harika sezonlar geçirmelerine rağmen oturmuş kadrolara sızmakta güçlük çekiyorlar; Löw ve van Marwijk’in yakaladığı bu uyum onları Portekiz’in bir adım önüne çıkarıyor.
Benzer bir avantaj C Grubu’nda İspanya ve İrlanda için de geçerli. 4 yıl önce kurduğu takımı hava durumuna göre değiştirmeyen Trapattoni, Hırvatlar’a ve İtalyanlar’a karşı sürpriz yapıp grubun şok ikincisi olmaya aday. 30 yaş ortalamalı İrlanda ekibi, elemelerde hemen her maça aynı 11’le çıkmış, birbirlerinin sahadaki yerlerini ezberlemiş, oturmuş bir kulüp takımı gibi.
A Grubu’nda Yunanistan, D Grubu’nda Ukrayna sürpriz yapabilirlerse onların da nedenleri İrlanda ile aynı olacak. Belli ki 2000’lerin ilk çeyreğine milli kulüpler damga vuracak, önümüzdeki yılların yükselen değerleri de Löw, van Marwijk gibi ulusal takım hocaları olacak.
**********************************************************
www.ugurmeleke.com
twitter.com/ugurmeleke
facebook.com/ugurmeleke
youtube.com/ugurmeleke
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS