Beşiktaş’tan 2500 pas az yaptılar, ama 6 gol fazla attılar. Antalya’dan Rize’den az şut çektiler, ama ligin en yüksek averajına sahipler. Maçlara hızlı başlamıyorlar ama işi ilk yarıda bitiriyorlar: Son 16 resmi maçın 12’sinde ilk yarıyı galip kapattılar, 10’unu gol yemeden bitirdiler. Advocaat ezber bozdu, matematiği haksız çıkardı adeta. En önemli sorunuysa, kendilerine benzeyen Antalya gibi, Gençler gibi rakiplere karşı planlarının işlevsiz kalması…
Eylül ortası… Chelsea, içeride Liverpool’a kaybettikten sonra Emirates’te de Arsenal’den fark yemiş. Kamuoyu şaşkın, taraftar kızgın. Yeni menajer Antonio Conte ise maç sonu basın toplantısında kendinden emin: “Sorunun ne olduğunu biliyorum ve halledeceğim. Kaybedilen puanların sorumlusu benim ve önümüzdeki pazardan itibaren bambaşka bir Chelsea izleyeceksiniz.” O günden sonra Ivanovic’i, Willian’ı kulübeye gönderiyor. Dörtlü savunmayla oynayan takımı 3-4-3’e çevirip, çizgileri Victor Moses’la Marcos Alonso’ya teslim ediyor. Sonuç inanılmaz: Üçlü savunmayla oynanan 13 maçta rekor 13 galibiyet. Yenen sadece 4 gol. Ve yeni yıla 6 puan farkla lider giren bir takım…
Eylül ortası… Fenerbahçe, ligdeki ilk 3 maçta yalnızca 1 puan toplayabildikten sonra Avrupa macerasına da feci başlamış. Odesa’da Zorya’ya karşı varlık gösterilememiş, kamuoyu şaşkın, taraftar kızgın. Yeni menajer Advocaat’sa maç sonu basın toplantısında keskin ifadeler kullanıyor: “Sorunun ne olduğunu biliyorum ve hafta sonu Kasımpaşa maçıyla birlikte hallettiğimi göreceksiniz. Artık oyuncuları tanıyorum, bu takımda oynayamayacak durumda olanlar var ve ben oynayabilecek durumdakilerle devam edeceğim” O günden sonra çok uzun süre Salih’i 18’de göremiyoruz. Fernandao, Avrupa Ligi listesine yazılmıyor, Stoch ve Van der Wiel’ın da dakikaları azalıyor. Sonuç başarılı: Fenerbahçe, ligde son 13 haftanın lideri. Manchester ve Feyenoord’la oynadığı 4 maçın 3’ünü kazanarak grubu en üstte tamamlıyor.
Conte’nin de Advocaat’ın da çözüm yolları aynı: Kendileri takıma uymak yerine, takımı kendilerine uyduruyorlar. Kendi kafalarındakine uyan oyuncuyla devam edip, uymayandan vazgeçiyorlar.
A planı başarılı, B planı başarısız
Advocaat’ın adeta bir milat yaşadığı Odesa gecesi sonrası sadece oyuncu tercihleri değil, oyun tercihleri de değişiyor: Sonraki 10 maçın 9’unda rakiplerinden daha az topla oynuyorlar. Opta verilerine göre ilk yarıyı sadece 5 bin 200 pasla, yani Beşiktaş’tan yüzde 30 daha az paslaşarak tamamlıyorlar. Rakip kaleye yığılan bir futbol oynamıyorlar, şut liginde onuncular, ama ülkenin en fazla gol atan takımı konumundalar. Advocaat bir A planı yaratıyor ve onunla birçok maçı terlemeden bitiriyor. Geçen sezonun ilk 9 galibiyetinin sadece üçü iki farklı iken, bu yıl 7’si iki ve daha fazla farklı. Advocaat’ın takımının tek sorunuysa A planının hayata konulamadığı maçlardaki çaresizlik. Antalya ve G.Birliği gibi kendilerine benzeyen, topa sahip olma tutkusu olmayan, sabırla bekleyen ve hücuma hızlı çıkan, orta saha savunması sert takımlara karşı işlemiyor bu plan. Antalya’ya yeniliyorlar, Gençlerbirliği maçında da futbolun hakkı 3-0 değil, 0-3 aslında… İşte Fenerbahçe’nin zâfiyeti de tam bu noktada: Her maçı aynı planla kazanamazsınız. Bazen rakip sizi başka planlar üretmeye zorlar. Topla oynamaya, sabırla pas yapmaya, metre metre kazanarak rakip kaleye gitmeye. Fenerbahçe’nin yapamadığı şey de bu zaten.
Fenerbahçe topsuz oyunda Türkiye’nin en iyisi. Toplu oyunsa netameli. Çünkü orta sahalarında klasik kaliteli pasörler yok, Mehmet’le Souza savaşçı, Alper driplingci. Ama hiçbirisi klasik pasör tipi orta saha değil. O yüzden de Alanya, Antalya ve G.Birliği maçlarında gereken pas oyununu oynayamadı Fenerbahçe. Gerektiğinde 30-40 pasla rakip kaleye gidemedi, oyunu rakip ceza alanına yığamadı. Sarı-lacivertlilerin en büyük sorunu da bu.
Ben Arfa, Fabregas, Mata doğru hedef mi?
Fenerbahçe’nin ligin ilk devresinde başaramadığı klasik pas oyununu uygulayabilmesi için orta sahaya yetenek takviyesi ihtiyacı olduğu ortada. Hatta bu yetenek takviyesi ihtiyacı yeni doğmadı, Pereira’nın takımının orta sahası da aynı şekilde griydi. Fenerbahçe’nin 2 yıldır var bu ihtiyacı. Fstats’tan Tolga Kuru’nun araştırmasına göre Fenerbahçe, son 13 sezonun en az pas yaptığı ilk yarısını geçirmiş bu sezon.
Evet, transfer edilecek oyuncu Ben Arfa gibi, Mata gibi hücumcu orta saha da olabilir. Fabregas gibi, Emre Belözoğlu gibi savunmanın önünden oyun kurabilecek biri de. Yani alınacak oyuncu muhakkak on numara olmak zorunda değil. Chelseali Matic gibi, Liverpoollu Wijnaldum gibi geriden oyun kurabilen adam da Fenerbahçe’nin ihtiyacı olan futbolcu tipidir bence. Avrupa Ligi’nde üst turlar hedefleniyorsa, Antalya gibi, Gençler gibi rakipler çözülmek isteniyorsa orta sahaya renkli bir oyuncu takviyesi şart.
LİGİN PAS, ŞUT VE GOL SIRALAMASI
Takım Başarılı pas Şut Gol
Galatasaray 7762 193 30
Beşiktaş 7718 178 28
Fenerbahçe 5248 144 34
Alanyaspor 5165 166 22
Konyaspor 5104 105 20
Başakşehir 4980 149 31
Adanaspor 4800 159 13
Osmanlıspor 4744 189 21
K.Karabükspor 4730 163 19
Trabzonspor 4632 188 12
Kasımpaşa 4476 154 18
Antalyaspor 4424 144 16
Gençlerbirliği 4414 161 16
Ç.Rizespor 4356 152 15
Bursaspor 4314 133 20
Kayserispor 4276 119 14
Akhisar B. 4154 124 11
Gaziantepspor 4087 131 15
Been ve Pot faktörü
Advocaat’ın iki yardımcısı Mario Been ve Cor Pot’a da parantez açmak gerek bu noktada. Biri Feyenoord ve Genk’i, diğeri NAC ve Excelsior gibi takımları çalıştırmış değerli teknik direktörler. Advocaat’la birlikte Türkiye’de görev yapıyor olmaları, Fenerbahçe’nin bir teknik adamının değil, bir teknik ekibinin olduğunun göstergesi. Advocaat, Hollanda’daki Feyenoord maçı öncesi basın toplantısında, takımın yaz dönemini iyi çalışmadan geçirdiğini söylediğinde oradaydım. Futbolcuların da bu konuda şikayetçi olduğuna değinmişti orada. Pot ve Been, Fenerbahçe’nin sezon içindeki fiziksel gelişiminde de rol oynadılar belli ki. Fenerbahçe son 9 maçın 7’sini ilk yarıda işi bitirip kazandıysa, son 16 resmi maçın 10’unu gol yemeden tamamladıysa, bunu biraz da fizik kalitesine borçlu.
Karavaev faydalı olur mu?
Zorya’nın 24 yaşındaki kenar oyuncusu Karavaev’i bu yıl iki kez canlı izleme fırsatı buldum, değerli bir futbolcu olduğuna maç yazılarında da değinmişim zaten. Sol kenardaki Petryak, arkasındaki Sobol’dan aldığı destekle daha fazla dikkat çekecek diye düşünürken, özellikle Odesa’da Karavaev zor durumlara düşürmüştü Fenerbahçe savunmasını…
Zorya da Fenerbahçe gibi 4-1-2-3 oynuyor, Karavaev’in de pozisyonu Lens ve Volkan’ın (Sow’un) yeri. O bölgelerde formayı ne kadar zorlayabilir şüpheliyim, ancak Advocaat onu sağ bekte kullanırsa da şaşırmam doğrusu. Çünkü Fenerbahçe’nin iki beki de yürekli, çalışkan ve disiplinli savunmacılar olmalarına rağmen orta saha pas trafiğine çok fazla destek veremiyorlar. Karavaev eğer savunma disiplinini bozmayan bir hücumcu bek performansı gösterebilirse, Advocaat’ın ihtiyacı olan bek profili olabilir bir anda. Çünkü yetenekli, çünkü hızlı, çünkü zeki.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS