Üç gündür Türk spor kamuoyu Mancini’nin formasyon değişiklikleri etrafında çalkalanıyor. Galatasaray yönetimi de şaşkın; Florya’ya her gün iki oyuncu geliyor, üç oyuncu tesisleri terk ediyor!
G.Antep-G.Saray maçını izleyemeyenler için önce meseleyi özetleyeyim: Sarı-kırmızılılar maça 3-4-1-2 düzeniyle çıktı, Melo savunmanın en gerisindeydi. 25’te Mancini saha içi formasyon değişikliği yaptı; 4-2-3-1’e döndü. Melo orta sahaya, Emre sağa, Umut sol açığa kaydı. 80’de Ceyhun/Eboue değişikliğiyle birlikte tekrar üçlüye dönüldü; 3-4-2-1’de aslında yeri değişen tek adam kenardan içe (Sneijder’ın yanına) geçen Amrabat oldu. Türk spor medyasının da kimyasını bozan hamle bu oldu zaten: Maç içinde bu kadar formasyon değişikliği yapılır mıydı? Bu oyun, basketbol muydu? Oyuncuların kafası karışmaz mıydı?
Benim cevabım: Hayır, karışmaz… Galatasaray’ın esas meselesi bence bu değil. Mancini Galatasaray’da ateşle oynuyor ama sebebi lüzumsuz formasyon değişiklikleri değil… Geçen sezon Madrid’deki maçta devre arasında Gökhan Zan’ı sokup üçlü (bence beşli) savunmaya dönen Terim dâhi ilan edilmişti mesela. Oysa ilk 45’te 2-0 mağlup olan G.Saray, son 45’i de 1-0 mağlup bitirmişti. Başarı buydu herhalde, bir gol daha az yemek!
Ya da aynı Mancini, aynı Galatasaray’ı Juventus’a karşı üçlü (bence beşli) savunmayla oynattığında övgüler şelale idi! Formasyon tabii ki futbolda mühim bir kriter, ama Galatasaray meselesini yalnızca formasyon üstünden okumak yeterli değil…
Üç temel problem
Galatasaray’ın Gaziantep karşısındaki kişiliksiz futbolunu Mancini’nin formasyon değişiklikleriyle çözmeye çalışması tabii ki sıkıntı verici. Nafile bir çaba gibi gözüküyor ve İtalyan’ın prestijini sarsıyor, bu doğru. Ama bence tahtaya formasyondan önce yazılması gerek 3 temel mesele şu:
1)Yönetime takım üstünden mesaj çabası
2000’lerin önemli futbol figürü Mancini’nin, 80’ler temalı “yönetime takım üstünden mesaj verme” basitliğine düşmesi bence birinci büyük problem… Eğer Mancini bu takımı üçlü savunmayla oynatmak istiyorsa, pekâlâ Tokat-Antalya-Elazığ-Antep serisinin bir yerinde Ceyhun’u savunmanın göbeğinde kullanmaya başlar; sezonun en iyisi Melo’nun yerini değiştirmezdi. O pozisyonda Melo’yu kullanmasının tek nedeni, yönetime yabancı/ayağı iyi stoper ihtiyacını takım üstünden anlatmak. Ne acı!
2)Ligi tanımama, tanımaya çalışmama
“Juventus” sadece bir müsabaka değil bir süreçti. O dönemi üçlü/beşli savunmayla, topa sahip olmadan, Muslera-Drogba pas bağlantısıyla atlatmak bir başarı hikayesiydi. Doğru… Ama Türkiye Kupası’nda Antalya veya ligde Antep’le oynamak, Galatasaray açısından tarihsel olarak farklıdır. Bir İstanbul büyüğü bir Anadoluluya karşı her zaman olağan favoridir, her zaman sahada daha fazla yetenekli oyuncu bulundurmalıdır, her zaman topa daha fazla sahip olmalıdır. En azından bunu hedeflemelidir.
Antepspor, Galatasaray karşısına orta ikilisinde Medunjanin-Mustafa Durak’la çıktı; ki bu ikilinin ikisine de on numarada görev verseniz kimse şaşırmaz. Cenk-İbrahim-Turgut ve Serdar’la beraber altı ofansifle çıktı Sergen Hoca, Galatasaray maçına. Buna karşılık G.Saray’ın dörtlü orta sahasının kenarları da iki savunmacıya Eboue-Sabri’ye emanet! Antep’in 6 ofansifle başladığı Galatasaray maçına, sarı-kırmızılıların beş savunmacıyla çıkması; en hafif ifadeyle ligi bilmemektir, rakibi tanımamaktır, tanımaya da çalışmamaktır.
Bu ligin kodları farklıdır… Siz Antep’e karşı durum 0-0’ken son değişiklik hakkınızı Ceyhun’dan yana kullanıyor, kenarlarda Salih ve Sabri’yle son 10 dakikayı hâlâ 5 defansla oynuyorsanız bu ligin kodlarını bilmiyorsunuz demektir. Yani Galatasaray’ın esas sorunu formasyon değil, oyuncu tipolojisidir. Sahada gol düşünen adam sayısının azlığıdır. Rakipten bile azlığıdır üstelik…
3) Tugay Hoca etkisizliği
Eboue çıkıp Ceyhun girerken, ligi azıcık yakından takip eden herkes, doğal olarak sahadaki futbolcular da Ceyhun’un savunmanın göbeğine, Salih’le Sabri’nin orta dörtlünün çizgilerine geçeceğini biliyordu zaten. Zaten Salih’le Sabri o dakikada ha dörtlü savunmanın kenarında oynamış, ha beşlinin, Antep’te durum 0-0’ken, dakika 80’ken, maaile saldırırken, pratikte ne fark ediyor ki! O noktada Mancini’nin sahaya göndermesi gereken tek mesaj, Amrabat’ın birkaç adım içeriye, forvet arkasına kayması gerekliliği. Bunu da pekala bir oyuncu (mesela kenara gelen Melo) söz lü olarak iletebilirdi.
Mesele bu kadar basitken, Melo’nun eline kağıt vermek nasıl bir ciddiyetsizliktir, nasıl sakil bir görüntüdür Allah aşkına? Merak ediyorum; Mancini, City’yi yönetirken Silva’yı yanına çağırıp kâğıt veriyor muydu saha içi değişikliklerini anlatmak için? Tugay Hoca, yanına bir yerli veya hemen hemen hepsi İngilizce konuşan yabancılarından birini çağırıp konuyu sözlü aktaramaz mı? Mancini’ye bu görüntünün sakilliğini ifade edemez mi? Bu kadar komplike bir şey mi yani Amrabat’ı içeri kaydırmak!
50 yıllık hayatının 49 senesini, 33 yıllık meslek hayatının 32’sini İngiltere-İtalya’da geçirmiş bir spor adamının Türkiye’ye adaptasyon sorunları yaşaması normal. Ama 15 kişilik yönetim kurulu artı onlarca profesyonelin bu sorunu okuyamayıp ipleri tamamıyla Mancini’ye vermesi normal değil. Galatasaray profesyonelleri, Roberto’ta lütfen yardım edin… Please help! Aiuto per favore! Yoksa bu öykünün sonu mutlu olmayacak gibi…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS