
Gomez, mahallenin şanslı çocuğu. Yakışıklı, yaşıtlarından erken gelişiyor, 14 yaşında U15, 16 yaşında U17’nin yıldızı oluyor. 18 yaşında dünya güzeli bir kız arkadaşı var, 22’sinde Bundesliga’da şampiyon ve yılın futbolcusu unvanlarını kazanıyor. Her şeye bu kadar erken ulaşan bir adamın erken sıkılması doğal. Ama Euro 2016’da tekrar milli takımda olmak istiyorsa, “doğru zamanda doğru yerde”. Gomez Beşiktaş için, Beşiktaş da Gomez için kusursuz seçim…
Yabancı sınırının açılmasıyla ben de sanırım 11 yıllık gazetecilik hayatımın en güzel yazlarından birini geçiriyorum: Büyük zevkle izlediğimiz, gollerini hafızalarımıza kazıdığımız, bir yerli oyuncu gibi yakından tanıdığımız uluslararası starlar geldiler Türkiye’ye bu yıl. Gomez de onlardan biri ve “Güvenilir Mario”yu yazmak, bu yıl Türkiye’de izleyecek olmak büyük keyif.
Gomez, hepimizin mahallede gıptayla nefret arasında karışık duygular beslediği o şanslı çocuk… Uzun boylu, yakışıklı ve yetenekli. Her şeye çok kolay ve erken ulaşıyor. İspanyol baba ve Alman annenin mükemmel genlerinin karışımı ona 14 yaşında Alman Milli Takımı, 16 yaşında Stuttgart forması, 18 yaşında rüya gibi bir kız arkadaşı sahibi olma fırsatı veriyor. Bu kadar özel yaratılmış bir genç olunca 18 yaşında 1. Bundesliga kapıları ona açılıyor, 21 yaşında A Milli, 22 yaşında şampiyon. Üstelik Bundesliga’da da yılın futbolcusu olması sadece birkaç yılını alıyor.
24 yaşında Almanya transfer rekorunu kırarak Bayern Münih’e geçmesi, kimseyi şaşırtmamıştı zaten. Çünkü 1,89’luk bir dev olmasına rağmen ayaklarını bu kadar iyi kullanan bir uzun oyuncu bulmak çok zor. Üstelik de sadece tek ayağını değil, iki ayağını neredeyse aynı ölçüde iyi kullanan bir adam.
Sadece iki kritik golüyle onun farkını anlamak mümkün: 2007-2008 sezonunda Stuttgart formasıyla Hertha Berlin’e attığı bir golde, İsviçreli Magnin’in soldan ortasına ancak sağ ayak içiyle yumuşak vurulabilir havada. Öyle yapıyor. Sonra 2011’de canlı gözlerle takip ettiğimiz Türkiye-Almanya maçında tersi gerekiyor bu kez: Sağdan gelen uzun bir topu sağ ile stop, Servet’i terse yatırmak için sol sert şut. Hatırlayacaksınız, onu da mükemmel yapıyor. Arsene Wenger, Mario Gomez’i “doğru zamanda doğru yerde” olmasıyla tanımlamış. Ama onu tanımlayan çok önemli bir başka unsur da, “doğru zamanda doğru ayakta” olması. “sağ stop sol şut”un ve “sol stop sağ şut”un ustası. Dünyada az santrfora nasip olacak iki ayak ustalığı, Süper Lig’de tek ayaklı-tek yönlü stoperlere karşı onu çok rahatlatacaktır şüphesiz.
Peki her şey mükemmel giderken, neden Gomez artık 5 büyük ligin dışında? Birkaç sebeple açıklayabiliriz bunu: 2012-2013 sezonu, kırılma noktası gibi onun için. Önce, Euro 2012’de müthiş performans gösteren Mandzukiç’in yedeği konumuna düşüşü. Sonra 9 yıllık hayat arkadaşı Silvia Meichel’dan ayrılışı. 2013 yazında rotayı Fiorentina’ya çevirişi ama daha üçüncü maçında Cagliari’ye karşı yan bağlarının kopup futboldan 4 ay uzak kalması. Böylece Fiorentina’da Vincenzo Montella’ya hiçbir zaman kendini kabul ettiremeyişi.
Evet, Gomez artık 2012’deki sükseli Gomez değil. Bayern Münih ve Almanya Milli Takımı’nın starı duygusu mazide kaldı. 2014 Dünya Kupası kadrosuna davet edilmedi bile. Ama hâlâ 30 yaşında ve Löw’ün gözüne tekrar girip Euro 2016’da olmak istiyorsa bu sezon, onun altın fırsatı. Beşiktaş, onun için altın bir şans. 4 hazırlık maçında izlediğim Beşiktaş, bu yıl çok fazla orta deniyor; zaten bu iş, kafasıyla soluyla sağıyla her yere girebilen Gomez’in ustalık alanı. Bu fırsatı iyi değerlendirir, 20’li sayılara ulaşırsa, bence Löw’ün dikkatini de çekebilir pekala.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS