Geçtiğimiz Cumartesi öğle saatlerinde Konyaspor’la Kayserispor arasında oynanan Süper Lig maçının ilk 88 dakikası aslında pek de eğlenceli ve hareketli geçmemişti. Ülkenin savunma prensipleri konusunda uzmanlaşmış iki değerli hocası Kocaman ve Kafkas’ın herhangi bir karşılaşmasının da çok eğlenceli geçmesini beklemek hayalcilik olur sanırım.
Ancak maçın 88’inci dakikası, sabredip o ana kadar izleyenlere beklenmedik bir sürpriz saklıyormuş meğer: O dakikada Konyasporlu Mbamba’nın pasına Bajic hareketlendi, Kayserili stoper Mabiala pozisyona çok daha yakın olmasına rağmen topa vurmak yerine arkadan gelen rakibini engellemek için beklemeyi tercih etti. Gerçekten de Bajic topa yaklaştığı anda Mabiala’nın omuz engeliyle karşılaştı ve hakem Koray Gençerler, tereddütsüz verdi penaltıyı. Mutlak gol şansını engelleyen Mabiala’yı da ihraç etti. Oyuncular böyle bir penaltı kararı verilmesine o denli alışık değillerdi ki itirazlar neredeyse 6 dakika sürdü, penaltı ancak 90+4’te atılabildi.
Maç sonrası tartışmalar da epeyce sürdü zaten… Mabiala’nın Bajic’e vücuduyla yaptığı engelin, yani basketbolda “perde (screen)” diye adlandırılan hareketin nizami olduğunu düşünenler de hiç az değil doğrusu. Benim fikrimse karşı yönde: Hakem Koray Gençerler, yüzde yüz doğru bir penaltı kararı verdi. Belki de sezonun en net penaltısını çaldı o anda… Üstelik de öyle önemli bir penaltı verdi ki, ben bu pozisyonun sezon sonu MHK seminerinin kritik parçalarından biri olması gerektiğini düşünüyorum. Hatta daha da ileri götürüyorum önerimi: Bu pozisyona UEFA da hakem eğitimlerinde yer vermeli.
Belki abarttığımı düşünüyorsunuz ama bu kadar heyecanlanmamın gerekçesi şu: Bence futbolun kanayan yaralarından biri bu “perdeleme” hareketi… Dünyanın her yerinde, özellikle aut çizgisi kıyısında bir oyuncunun topu köşeye saklayıp rakibini perdelemesine göz yumuluyor. İspanya’da da, İngiltere’de de, Dünya Kupası’nda da, Türkiye’de de… Oysa bire bir aynı perdelemeyi alın, orta sahaya taşıyın lütfen. Topa sahip oyuncunun meşin yuvarlağı önüne saklayıp kalçasını rakibe dayamak suretiyle perde koyduğunu hayal edin. Hatta hareketini 3-5 saniye sürdürdüğünü düşünün. Karar ne olur sizce? Eğer bu hareketin orta sahada faul olduğunu düşünüyorsanız, aut çizgisi kenarında neden aynı düdük çalınmıyor? Futbolda orta yuvarlakla aut çizgisi kıyısında farklı kural kitapları mı kullanılıyor ki?
Bu hareketin iki genel temsili var, ikisi de acı verici: Birisi uzatmalarda vakti öldürmek için korner gönderine sıkıştırılan toplar… Bir diğeri de savunmacıların ağır ağır dışarıya çıkmakta olan topu saklayarak forvetlere müdahale şansı vermemesi. Bazen bu işi o kadar bayağı yapıyorlar, topla hiç alakaları olmadan hücum oyuncusunu öyle bariz itiyorlar ki, hakemlerin bu denli basiretlerinin bağlanıp düdük çalmamalarını aklım almıyor doğrusu. “Yüz yıllık yanlışlık” bu! Çok bariz bir örneğini 3 Eylül 2015’teki Letonya maçımızın 9’uncu dakikasında Gabovs-Volkan Şen arasında gördük. Maçın İsveçli hakemi Johannesson aut çizgisi kıyısındaki bariz itmeye penaltı düdüğü çalmadığı gibi muhtemelen gözlemcisinden de herhangi bir kötü puan almadı. Herkesi hipnotize eden bir durum bu nedense! Hiç kimse aut çizgisi kenarındaki bu kabadayılığı sorgulamıyor.
İşte bu yüzden Koray Gençerler’in Mabiala için çaldığı penaltı düdüğü önemli… Umarım MHK de, UEFA da farkına varırlar bu garip durumun…
***
Mustafa Denizli’nin yardımcısı kim?
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum; Mustafa Denizli ikinci yarıdaki iki lig maçında da Sinan/Umut değişikliği yaptı. Sivas karşısında 2-1 galipken, Osmanlı önündeyse 3-2 mağlupken gerek duydu aynı değişikliğe… Ve bu iki maçta Galatasaray’ın attığı toplam 5 golün 4’ünün içinde Sinan’ın parmağı varken…
Osmanlıspor maçının 71’inci dakikasında Umut oyuna girerken, yani Galatasaray’ın önünde maçı çevirmek için koca bir 20 dakika varken, üstelik bu değişiklik Denizli’nin son hamlesiyken oluşan kareyse, sarı-kırmızılılardaki çaresizliğin özeti gibiydi: Umut’a kenarda pozisyon pozisyon taktikleri gösteren kişi, futbolculara maç sonu çevirilerde yardımcı olan Mert Çetin’di! Çetin, Umut’a Türkçe’den Türkçe’ye çeviri yapmadığına göre, o görev artık ondaydı belli ki…
Mustafa Denizli, yardımcı antrenör konusunun çok hayati olmadığını söylüyordu basın toplantılarında… Bu amatör karenin de açıklaması vardır sanırım Mustafa Hoca’da…
***
Hamburg-Malaga dersleri
Bu hafta sonu adeta birbirinin kopyası olan iki maç izledik Avrupa’da: Bayern Münih Hamburg’u, Barcelona da Malaga’yı deplasmanda 2-1 yendiler ama ev sahiplerinin futbolları büyük övgüler aldı ulusal basınlarından. Çünkü hem Hamburg koçu Labbadia hem de Malaga patronu Javi Gracia öyle olumlu top oynattılar, öyle istekli ve başarılı pres yaptırdılar ki, dev rakiplerini özellikle ilk yarılarda gülünç durumlara düşürdüler.
Üstelik Hamburg Almanya’nın, Malaga da İspanya’nın zayıf kadrolarından. Ama futbol, 11’er kişiyle oynanıyor ve doğru yayılır, pozitif oynamaya çalışırsanız bazen yetenek açığını kapatabiliyorsunuz. Hamburg’un da Malaga’nın da üç puan alamamaları şanssızlıktı kesinlikle. Ama Türkiye’de orta sınıf takımları çalıştıran “yenemiyorsan yenilme”ci teknik adamların alacağı güzel dersler vardı bu iki maçta da… “Yenemiyorsan yenil” bazen! Ama böyle yenil… Bu maçta yenilsen bile muhakkak sonraki maçlarda alacaksın zaten bu yenme arzunun karşılığını…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS