Münih’te (veya Köln’de, Frankfurt’ta) Sivas-Kayseri 2008 TFF Süper Kupa finali satırlarını yazmak için gerçekten sabırsızlanıyordum… Sivasspor orada olamadı ama Kayserispor başardı, zaten onlar bu kademeleri çoktan hak etmişlerdi.
Ertuğrul Sağlam, önceki sene ligde son anda tutunmuş bir takıma iki sezonda iki beşincilik kazandırmıştı, tutarlı davranışlarını sürdüren Kayseri teknik ekibi bu yıl ligdeki pozisyonlarını korudukları gibi üstüne bir de Türkiye Kupası eklediler… Tüm kalbimizle, coşkuyla alkışladık onları Bursa’da…
Lâkin taraftarı olan, maddi imkânları olan, yepyeni çağdaş bir stat yapan, doğru yönetilen, (projenin esas mimarı teknik adamını yitirmiş olmasına rağmen) hocada doğru alternatifi bularak iki yıllık kazanımları hebâ etmeyen bir kulüp için, M.Topuz ve G.Ünal’lı üçüncü başarılı sezonda hâlâ beşinci sırada kalmak da tartışılması gereken bir konudur bence…
Bursa’daki Türkiye Kupası finalinin artık son 15 dakikasına girilmiş, Gençlerbirliği yavaş yavaş oyunda ağır basan taraf konumuna geçmiş… Mesut Hoca, M.Çakır ve Hakan takviyeleriyle rüzgarı kendi lehlerine çevirmiş… Bakkal, Burhan Eşer veya Okan Öztürk kozunu da oynasa, muhtemelen kupayı da alıp gidecek oradan…
Biz de Tolunay Hoca’yı gözlüyoruz, oyundan düşen birkaç adamının yerine kimleri sokabilir diye… Esame listesine bakıyoruz, yedek kulübesinde şu isimler var: “Hasan, Durmuş, Avendano, Kemal, Turgay, Kamber ve Ali”… Kayserispor’un sakat veya cezalı oyuncusu da yok. Sadece Gökhan Ünal kadro harici…
Seneye Türkiye’yi UEFA Kupası’nda temsil edecek, üç sezon üst üste ligi beşinci bitirerek beşinci büyük olmaya aday konumuna gelmiş bir takımın kulübesi böyle… Girip oyunu değiştirebilecek gözüyle bakabileceğiniz maalesef bir buçuk oyuncu yok… Zaten Tolunay Hoca da aylardır maçlarda aynı değişiklikleri yapıyor: Ragıp’ın yerine Kamber, Koray’ın yerine Durmuş, M.Eren’in yerine Turgay veya Kemal…
11 milyon euro!
Şimdi bir de bu açıdan bakalım, ligi 13-14 oyuncuyla götürmeye çalışan, sezon başında İlhan Parlak ve Bülent Bölükbaşı’nı da kaybettiği için kulübe derinliğini tamamen yitirmiş Kayserispor’un Gökhan Ünal ve Mehmet Topuz’u satmama ısrarına…
Siz bütçe olarak ligin orta sınıf takımlarından biri iseniz, hedefiniz kısıtlı imkânlarınızdan maksimum verimi alarak bir küçük devrim gerçekleştirmekse… Zaten bu yüzden Ertuğrul Hoca’yı Beşiktaş’a, İlhan’ı Fenerbahçe’ye gitmek istedikleri için tutamamışsanız ve onların gidişini normal karşılamışsanız… Sizin işiniz değerleri 8-10 milyon euroları bulmuş iki yıldız oyuncunuzu metazori Kayseri’de tutmak mıdır, yoksa gerçek fiyatlarını bulduklarında satıp kadronuzun genelinin düzeyinde 5-6 yeni oyuncu alabilmek mi?
Sezon başı Gökhan’a verilen (sözleşmesinin bitimine 1 yıl kaldığı için de bundan sonra kimsenin vermeyeceği) 8 milyon, Demirören’in Mehmet Topuz için telaffuz ettiği 11 milyon eurolar, Türkiye şartlarında olağan üstü (hatta Topuz’unki akıl mantık dışı) bedellerdir ve siz o para ile takımınızın kalan 9 oyuncusu ile benzer kalibrede 9 oyuncu daha alabilir/yetiştirebilirsiniz belki…
Bir hocanın veya bir oyuncunun bir takımda mutlak mutluluğu yakalamasının yolu, kendini o takımla aynı seviyede hissetmesidir. Eğer hoca ve oyuncunun marka değerinin takımızın üstüne çıktığını gözlemliyorsanız, onu tutmakta ısrar etmek kimseye fayda sağlamayacaktır…
Bu “güzel kadın-güzel adam” evliliği gibidir yine… İki tarafın da gözünün dışarıda olmayacağı evlilik… Eğer çiftlerden biri diğerinden kat be kat güzel duruyorsa, iki tarafın da huzurunun kaçması normaldir…
Marsilya, 2004 UEFA performansından sonra Drogba’yı tutamazdı artık… PSV, yüzlerce gol atmış Van Nistelrooy’a kal diyemezdi… İkisi de büyük kulüplerdir, ama oyuncular kulüplerin üstüne çıkmışlardır artık o durumlarda… Marifet, Drogba’yı gönderip Cisse’yi/Nasri’yi kazanabilmek; Van Nistelrooy’u satıp Robben’i/Park’ı oynatabilmek… Kayserispor’un da yapması gereken aşağı yukarı bu olmalı gibi geliyor bize…
http://www.milliyet.com.tr/Default.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=526765&AuthorID=112&ver=69
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS