Galatasaray’ın değersizleştirme/kaybetme yolunda önemli mesafe kat ettiği yetenekli gençlerden birisi de Mehmet Topal… Bazılarıyla yollar ayrılmış, bazıları da oynamadıkları veya takip edilmedikleri takımlara kiralanmış 86-88 jenerasyonundaki arkadaşlarından biraz daha şanslı, en azından ara ara 3-5 dakika gözüküp adres tespiti yaptırıyor. Gerçi belki M.Topal da (Almanya Ligi 8’incisi Frankfurt’ta bütün maçlarda ilk 11 oynayan) Inamoto’nun 200 bin dolara alındığı gün, 1 milyon dolara transfer edilmiş olmasa, şimdilerde çoktan gönderilmiş olacaktı ya, neyse…
Hayatının baharında, kimlik kişilik, model arayışındaki bir yaşta olan M.Topal’ın bir söyleşisine rastladım geçenlerde… Bir röportaj klişesi, “Kimi örnek alıyorsun?” sorusuna, çok iştahlı cevap verdi: “Linderoth’un her hareketini izliyorum. Her bir adımını takip ediyorum. Her yere yetişiyor, bütün açıkları kapatıyor. Ben de aynen onun gibi olmak istiyorum”… “Klişe soruya klişe cevap” gibi değildi yüz ifadesi… Gayet inanarak, gayet bilinçli, son derece arzulu bir biçimde Linderoth olmak istiyordu büyüyünce… İdolü Linderoth’tu. Ufku oraya kadardı…
Benim nazarımda Linderoth, yanda bahsettiğim Kayseri-Trabzon dörtlüsünün, yani “pas trafiğini kesici oyuncu” tanımının dünyadaki en iyilerinden… Son mohikanlardan… Çünkü Gattuso ve Makelele’nin de yaşlanmasıyla, değişen futbolda sadece top kestiği için takdir gören oyuncu gelmiyor alttan… Evet, Linderoth son derece yürekli, müthiş çalışkan, muazzam bir profesyonel… Evet, Euro 2008 elemelerinde 8 maç oynamış ama koca 720 dakikada toplam “1” (yazıyla bir) şut atmış… Galatasaray’da 9 maçta attığı şut sayısı da 4 (Aynı dönemde Song 6, Servet 5 şut atmış)…
Galatasaray’da ne eksik?
Galatasaray’da sezon başından beri sinyallerini yollayan tehlike, Ankaraspor ve Bordeaux maçlarında açıkça su yüzüne çıktı, bu takım topu geriden oyuna sokamıyor. Servet-Song-Uğur muğur topu geveliyorlar, Linderoth’a aktarırlarsa zaten ondan duvara çarpmış gibi geri dönüyor, en sonundaysa ya Song orta sahaya kadar driplingle gitmeye çalışıyor, veya Servet 50-60 metre uzatıyor topu ileriye… Topu oyuna sokma, defans-orta saha pas bütünleşmesini sağlama anlamları yüklenen Linderoth, topla efektif bölgede o kadar az buluşuyor, (top kazanma amacı haricinde) topu ileri taşıma adına ikili mücadeleye o kadar az giriyor ki, koskoca 9 haftada kendisine toplam 1 faul yapılmış ve sadece 5 top kaybetmiş (Stoper Song’a 13 faul yapılmış, 6 kez top yitirmiş, sağ bek Uğur’a 7 faul yapılmış, 7 top kaybetmiş. Bu rakamları genelde çok anlamlı bulmuyorum ama dikkat buyurunuz, ileri gitmeye, topu öne taşımaya çalışan bir orta saha oyuncusu, 9 haftada daha fazla şut atmış, daha çok faule maruz kalmış, daha çok top kaybetmiş olmalıydı…)
Bordeaux maçında da ilk yarıda Hasan’ın ürettiği hücumlar devrede kesilince takım durdu, zaten Lincoln de yoktu… Linderoth ve Barış da ancak rakibin orta sahasının ortasında oynayan son derece kreatif iki oyuncuyu, Fernando ve Micoud’yu durdurmakla meşguldüler…
Linderoth-Lincoln
Kalli’nin tercihi bu olabilir, orta sahayı biri defans, biri de ofans yapmak konusunda uzmanlaşmış (yani esasında biri stoper, biri de santrfor olan) iki oyuncuyla kurabilir. Yani 3 stoper, 3 santrforla oynayabilir, hiç şüphesiz ki o onun uzmanlığı… Ama benim dileğim, M.Topal gibi gençlerimiz Linderoth’a öykünmesin… Cesaretini, yürekliliğini, profesyonelliğini örnek alsın tabii. Gattuso’ya, Makalele’ye de benzesin o açıdan… Ama oyunu onlar gibi oynamasın… Aynı mevkideki Deco’yu izlesin biraz, Pirlo’yu, Gerrard’ı, Diaby’yi, Fabregas’ı izlesin… Saidou’yu, Ayman’ı unutsun mümkünse… Oyunu “oynamaya” çalışsın, “oynatmamaya” değil…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS