Inter-Milan maçında Adriano’nun eline temas ederek ağlara giden topu görmüşsünüzdür. Burada Brezilyalının golü atarken elini bilinçli kullanıp kullanmadığını tartışmamız lüzumsuz… Oyuncu kasıtlı yapmadığını söylediğine, federasyon da bu beyanla paralel biçimde Adriano’ya ceza vermediğine göre gol nizamidir. Ancak bence esas tartışılması gereken golün nizami olup olmadığı değil, bugünkü “elle oynama kuralı”nın içeriği…
Bugünkü kitapta, “fauller ve fena hareketler”le ilgili 12. kural, (kaleciler hariç başka bir) oyuncu topu eliyle bilerek oynarsa direkt serbest vuruşa hükmediyor. Yani bilinçli olmadığı sürece her türlü elle teması nizami kabul ediyor. Oysa aynı kuralın faulle ilgili cümlelerinde “bilinçli” olması kaydı koşulmuyor: Bir oyuncu -bilinçli olmasa bile- kontrolsüz bir biçimde rakibine vurursa/vurmaya teşebbüs ederse, hatta topu kazanmak için ayakla müdahale ederken topa dokunmadan önce rakibe dokunursa bile bu hareketlerin karşılığı direkt serbest vuruş olarak belirlenmiş.
Yani bir oyuncu topa vurma niyetiyle ayağını sallar ve bu ayak rakibine gelirse “faul”… Aynı oyuncu topa vurmak niyetiyle ayağını sallar ve top kendi eline çarparsa, “devam”… Burada bir adaletsizlik olduğunu düşünüyorum ve Adriano’nun golü ve benzeri birçok pozisyondaki kargaşanın nedeninin de bu detay olduğu kanaatindeyim.
Bence bu kural, ele çarpan topun nereden geldiğini de dikkate almalı… Eğer top rakipten direkt olarak gelip oyuncunun eline temas ediyorsa, hakem bilinçli olup olmadığına göre düdüğünü çalmalı… Ama eğer topun oyuncunun eline temasında rakibin herhangi bir katkısı yoksa; kendi takım arkadaşından/oyuncunun vücuduna ait başka bir uzuvdan eline geliyorsa veya vuruş yapmak isterken ayağını boşa sallayıp eline çarpıyorsa serbest vuruşa hükmedilmeli… Çünkü örneğin Interli Adriano’nun kafasından eline gelen topta oyuncunun kontrolsüz vuruşunun etkisi var, rakibinin değil… Yine Stankovic, Adriano’ya bir pas veriyor ve bu top bilinçsiz olarak Brezilyalı golcünün eline çarpıp gol oluyorsa orada Milan takımının bir kabahati söz konusu değil…
Lincoln ve De Nigris
Uluslararası futbol birliği IFAB’ın 28 Şubat’ta futbolda kural değişikliklerini konuşacağı toplantısında gündeme gelmesini umduğum başka bir konu da şu…
Ceza alanı içinde hücum oyuncusunun, savunma oyuncusuyla mücadelesinin sonucu yerde kalması halinde hakemin önünde genelde üç seçenek oluyor:
1) Faul var, aldatma yok; savunma oyuncusu çelmeledi, karar penaltı…
2) Faul yok, aldatma var; hücum oyuncusunun sahte düşüşü var, karar devam, hücum oyuncusuna sarı kart…
3) Faul yok, aldatma yok; savunma oyuncusu topa müdahale etti, hücum oyuncusu pozisyon gereği yere düştü, karar devam, kart yok…
Size de bir dördüncü seçenek söz konusuymuş gibi gelmiyor mu? Peki pozisyonda hem faul, hem de aldatma varsa? Savunma oyuncusu çelmelemiş, faul yapmış, ama aynı anda hücum oyuncusu sahte düşüş kararını önceden vermiş ve aldatıcı/abartılı bir biçimde düşmüş ise? İşte çokça tartıştığımız pozisyonların bazılarında (bence hiç de azımsanmayacak sayıda) bu paradoks hakemin karşısına çıkıyor.
Örneğin, önceki haftaki Trabzon-A.Gücü maçında De Nigris’in, G.Saray-Kayseri maçında da Lincoln’ün düşüşlerinde hakemlerin yaşadığı ikilemin bu olabileceğini düşünüyorum: (Özellikle De Nigris’in pozisyonunu gözünüzün önüne getirin) Penaltı verilebilecek bir faul olabilir, ama hücum oyuncusunun düşüşü sahte! Ya da hücum oyuncusunun aldatmaya yönelik hareketi var, ama savunma oyuncusu da çelmelemiş gibi!
Bizce FIFA, bu durumlar için bir dördüncü şık üstünde durmalı… Hakemler bazı pozisyonlarda hem direkt vuruş (penaltı), hem de aldatma gerekçesiyle sarı kart vermeye başlamalı…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS