New York Times yazarı Thomas Friedman’ın “Dünya düzdür”ün devamı niteliğindeki son kitabı “Hot, Flat and Crowded”, bir İstanbul hikâyesiyle başlıyor. Türk bir arkadaşı, Friedman’a İstanbul’daki yeni Amerikan Konsolosluğu’nun ne kadar güvenli olduğunu tarif etmek için “kuş uçurtulmayan yer” deyimini kullanıyor. Sanırım arkadaşı, söz konusu deyimi kelime kelime İngilizceye çevirdiğinden, üç Pulitzerli yazar Friedman, yeni konsolosluğu “kuşların uçamadığı yer” olarak algılıyor. Oysa Friedman’a göre ataları Amerika’yı kurarken, bugünkü durumun tam aksine “kuşların özgürce uçabildiği bir yer” hayal etmişlerdi. Yani yazara göre Amerika, kuşların özgürce uçabilmesinin çaresini, kuşları uçurtmamakta arıyordu artık…
* * *
Türkiye’de günlük hayatımızda karşılaştığımız bazı olaylar da, 11 Eylül travması sonrası kaygılarını yaşayan Amerika’yı hatırlatıyor. Bir kamu kurumunda ya da bankada işinizi görmek istiyorsunuz, ama memurun önündeki bilgisayar buna müsaade etmiyor! İşinizi görmeye “sistemin izin vermediğini” söylüyor size memur… Hangi sistemin? İnsanların işlerinin daha kolay görülmesi için insanlar tarafından kurulmuş sistemin!
Arda’nın, Olimpiyat Stadı’nda yaşadığı akreditasyon vakası da böyle… Sistem, işsiz güçsüzleri soyunma odalarından uzak tutmak ve aslında “Arda ve arkadaşlarının huzuru” için kurulmuş. Ama bir gün gelmiş, aynı sistem Arda’yı soyunma odasının uzağında tutma işlevine soyunmuş! Birilerinin bize de acilen, “kuş uçurtulmayan yer” ile “kuşların uçamadığı yer” arasındaki farkı anlatması gerek.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS