Çetinkaya ile Luton Town arasında oynanamayan dünyanın en garip futbol müsabakasının yankılarını, Türkiye ve KKTC basınından takip ediyorum… Genel kanı, Kıbrıslı gençlerin büyük bir haksızlığa uğradığı yönünde ki, geçtiğimiz haftalarda Platini’nin ada ziyaretinde yaşananlar da bu adaletsizliğe bir “ön isyan”dı. Ama Luton hadisesinde tek suçlu FIFA değil gibi geliyor bana… Sanki neticesi önceden bilinen bir trajedi sahneye konuldu Lefkoşe Atatürk Stadı’nda…
3 yıl önce, o boynu bükük stadın basın tribününde, 20 küsur sene aradan sonra yapılan ilk gece maçını izlemiştim ben… Yenicami ile Küçük Kaymaklı, KKTC Federasyon Kupası finali oynamışlar, Kaymaklı’nın gençleri son dakikalarda attıkları bir golle ortalığı bayram yerine çevirmişlerdi. Meşaleler, bayraklar, tribünlerde çılgınca eğlenen kadınlar ve çocuklar… Çapına göre öyle etkileyici bir atmosfer vardı ki statta, bir an gözlerinizi kapatıp sizi bir İngiltere Kupası finalinde hissettirmeye muktedirdi, üç beş bin Kıbrıslı sporsever… Maç sonunda kupayı aldı yeşil formalılar, sonra da müzeye koydular herhalde. Başkaca da bir anlamı yoktu çünkü o mahzun kupanın. Sizi UEFA Kupası’nın ön elemesine bile götüremezdi, San Marino ile Liechtenstein takımlarıyla bile karşılaştıramazdı o kupa… Maçtan iki gün sonra da unutulmuştu zaten kupayı kimin kazandığı… O maçta golleri atan futbolcular gündüz çalıştıkları işyerlerine, belki torna atölyelerine, belki de otel resepsiyonlarına dönmüşlerdi. Ülkede ise futbolla alakalı tek gündem, bu gece maçının ışıklar altında oynanmasından oluşan elektrik maliyetini kimin ödeyeceği idi… Masal bitmişti. Saat 12 olmuş, prenses gibi süslenen Atatürk Stadı, külkedisine dönüşmüştü…
Başka bir masal
3 gün önce başka bir masal sahnelendi Lefkoşe’de… Kıbrıs’ın en fiyakalı futbol kulübü Çetinkaya, bir İngiltere üçüncü lig takımı ile “gerçek” bir maç yapacaktı. Futbola aç, heyecana aç, mücadeleye aç 20 bin Kıbrıslı da (yani ülkede yaşayan her 10 kişiden 1’i) Atatürk Stadı tribünlerinde idiler… Aramızda kalsın, Çetinkaya’nın o günkü kadrosuna adadaki başka takımlardan da takviyeler yapılmıştı! Zinhar, takımı kuvvetlendirmek için değil, adanın diğer sporcuları da hayatlarında bir kez olsun bu gerçek maçın havasını teneffüs edebilsinler diye! Eminim ki o gece, o sahaya çıkacak hiçbir Kıbrıslı sporcu uyuyamadı, hatta taraftarlar da uyuyamadı, rüyalar gördüler sabaha kadar, çoğunlukla da kâbuslar… Hissediyorlardı bir aksilik olacağını, maalesef oldu da… KKTC cumhurbaşkanı, başbakanı ve meclis başkanının önünde, İngiltere’nin sıradan bir üçüncü lig takımı, sahaya idman kıyafetleriyle çıkmak için, Çetinkayalıların kenara gelmesini talep edebildi… Kıbrıslı futbolcular, çizginin dışından izlediler İngiliz meslektaşlarını, akranlarını… Formaları vardı, topları vardı, ama o sahaya ayak basamadılar Lutonlularla beraber…
Evet, gerçek bir trajedi var ortada, ayıp var, günah var… Ama hikayenin sonu da önceden belli ise, “kin gribi” ne tutulmadan evvel şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerek… FIFA/UEFA üyesi değilseniz, bir üye ile müsabaka yapmanız için özel izin almak gerekiyor. 30 yıl önce KKTC’lilerin bu izni vardı ve İslam Oyunları çerçevesinde Mısır, Libya ve Arabistan gibi ülkelerle ulusal maçlar oynanmıştı. Bugün itibariyle böyle bir izin yok… Guadeloupe’nin var, KKTC’nin yok… Zira bu izni almak için, önce başvurmak gerekiyor. Siz FIFA’ya, UEFA’ya, her nereye gerekiyorsa başvurunuzu (icap ediyorsa üye ülke Türkiye kanalı ile) yaparsınız, size ret cevabı verilirse o zaman durumu tekrar değerlendirirsiniz. Ama benim bildiğim, Türkiye kamuoyunun bildiği böyle bir resmi başvuru yok! O zaman, gerekli izni almadan Luton Town’ı adaya getirip resmi olarak maç yapmasını beklemek, kusura bakmayın ama “tuhaf” oluyor…
Herhalde bugünden sonra KKTC futbolu ile ilgili duyacağımız ilk haber, UEFA’ya/FIFA’ya yapılan başvuru ve oralardan gelecek resmi cevap olacaktır. Romantik hikayelerle dünya gündemine gelmeyi umut etmenin bir faydası yok. Somut adım atmak gerek…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS