Türkiye Kupası ölüyor. Hem de 40 küsür yıllık kupa ilk kez kulüplere para kazandırır duruma gelip, adının başına da koskoca bir Fortis sponsorluğu almış olmasına rağmen… Yani, sponsorunun deyimiyle kerata, hem bezini doldurup, hem de hesabında para biriktiği halde…
Heyecanın her geçen sezon azaldığı ve kulüplerin çok fazla ilgi göstermemeye başladığı Türkiye Kupası’nda atılan maddi adımlar harika gerçekten… İngiltere’de Federasyon Kupası isim sponsorluğuna her yıl 10 milyon pound veren Pepsi’nin artık devam etmek istememesi üzerine, Coca-Cola ve Gatorade’in daha fazla ödemeyi teklif etmelerine imreniyorduk zaten. Ya da Lig Kupası’nda finale gelme başarısı gösteren mütevazı Wigan Athletic’in cebine 1 milyon sterlin koymuş olmasına… Başarıya endeksli ekonomik enjeksiyon, futbolu güçlendiren bir unsurdur şüphesiz.
Ama, bu maddi değişikliklerin yanında piyasaya sürülen “Şampiyonlar Ligi modeli” öldürüyor kupayı… İngiltere’de ve Fransa’da 20 takımlı ve 38 haftalı yorucu ligin yanında iki ayrı da kupa oynanıyor. Avrupa kupalarında da savaşan takımların neredeyse boş Çarşambası yok. Birinci ligin mütevazı ekiplerinin ya da alt lig temsilcilerinin, yorgun büyüklere karşı kendilerini göstermeleri için çok büyük fırsat bu kupalar. Ama tabii küçüklerin kendilerini göstermeleri için büyükleri alt etmeleri lazım. O da ancak, tek maçlı eliminasyon sistemiyle mümkün oluyor. Lig usulü ile neredeyse imkansız.
Türkiye Kupası’nda son 20 takım içinde 7 ikinci lig temsilcisi vardı ve Süper Lig takımları ile tam 22 kez karşılaştılar. 22 maçın 20’sini kaybettiler, ve tek sürpriz, İnegölspor’un Beşiktaş’ı 1-0 mağlup etmesi oldu, ama o da İnegöl’e -paradan gayrı- hiçbir şey kazandırmadı. Çünkü 4 maçlı lig sisteminde turu geçmesi için bir sürprize değil, 2 veya 3 tanesine ihtiyaçları vardı. Ama zaten 2 veya 3 sürpriz yapabilecek olsalar, 2. Lig B Kategorisi’nde de olmazlardı herhalde…
Bu ülkede de Zaragoza’nın Real Madrid’i 6-1’le darmadağın ettiği başyapıtlar, Liverpool’un Luton’ı 1-3’ten 5-3’e getirdiği yada amatör Burton Albion’la Manchester United’ın berabere kaldığı sürprizler yaşamak istiyorsak, statüyü kurcalamamalıyız. Yoksa hiçbir zaman UEFA Kupası’nda tur geçmeyi başaran İngiliz ikinci lig temsilcisi Millwall, veya UEFA gruplarına kalan Almanya 2. lig ekibi Aachen’ın yanında İnegölspor’u göremeyeceğiz.
Türkiye Kupası ölüyor. Hem de 40 küsür yıllık kupa ilk kez kulüplere para kazandırır duruma gelip, adının başına da koskoca bir Fortis sponsorluğu almış olmasına rağmen… Yani, sponsorunun deyimiyle kerata, hem bezini doldurup, hem de hesabında para biriktiği halde…
Heyecanın her geçen sezon azaldığı ve kulüplerin çok fazla ilgi göstermemeye başladığı Türkiye Kupası’nda atılan maddi adımlar harika gerçekten… İngiltere’de Federasyon Kupası isim sponsorluğuna her yıl 10 milyon pound veren Pepsi’nin artık devam etmek istememesi üzerine, Coca-Cola ve Gatorade’in daha fazla ödemeyi teklif etmelerine imreniyorduk zaten. Ya da Lig Kupası’nda finale gelme başarısı gösteren mütevazı Wigan Athletic’in cebine 1 milyon sterlin koymuş olmasına… Başarıya endeksli ekonomik enjeksiyon, futbolu güçlendiren bir unsurdur şüphesiz.
Ama, bu maddi değişikliklerin yanında piyasaya sürülen “Şampiyonlar Ligi modeli” öldürüyor kupayı… İngiltere’de ve Fransa’da 20 takımlı ve 38 haftalı yorucu ligin yanında iki ayrı da kupa oynanıyor. Avrupa kupalarında da savaşan takımların neredeyse boş Çarşambası yok. Birinci ligin mütevazı ekiplerinin ya da alt lig temsilcilerinin, yorgun büyüklere karşı kendilerini göstermeleri için çok büyük fırsat bu kupalar. Ama tabii küçüklerin kendilerini göstermeleri için büyükleri alt etmeleri lazım. O da ancak, tek maçlı eliminasyon sistemiyle mümkün oluyor. Lig usulü ile neredeyse imkansız.
Türkiye Kupası’nda son 20 takım içinde 7 ikinci lig temsilcisi vardı ve Süper Lig takımları ile tam 22 kez karşılaştılar. 22 maçın 20’sini kaybettiler, ve tek sürpriz, İnegölspor’un Beşiktaş’ı 1-0 mağlup etmesi oldu, ama o da İnegöl’e -paradan gayrı- hiçbir şey kazandırmadı. Çünkü 4 maçlı lig sisteminde turu geçmesi için bir sürprize değil, 2 veya 3 tanesine ihtiyaçları vardı. Ama zaten 2 veya 3 sürpriz yapabilecek olsalar, 2. Lig B Kategorisi’nde de olmazlardı herhalde…
Bu ülkede de Zaragoza’nın Real Madrid’i 6-1’le darmadağın ettiği başyapıtlar, Liverpool’un Luton’ı 1-3’ten 5-3’e getirdiği yada amatör Burton Albion’la Manchester United’ın berabere kaldığı sürprizler yaşamak istiyorsak, statüyü kurcalamamalıyız. Yoksa hiçbir zaman UEFA Kupası’nda tur geçmeyi başaran İngiliz ikinci lig temsilcisi Millwall, veya UEFA gruplarına kalan Almanya 2. lig ekibi Aachen’ın yanında İnegölspor’u göremeyeceğiz.
Türkiye Kupası ölüyor. Hem de 40 küsür yıllık kupa ilk kez kulüplere para kazandırır duruma gelip, adının başına da koskoca bir Fortis sponsorluğu almış olmasına rağmen… Yani, sponsorunun deyimiyle kerata, hem bezini doldurup, hem de hesabında para biriktiği halde…
Heyecanın her geçen sezon azaldığı ve kulüplerin çok fazla ilgi göstermemeye başladığı Türkiye Kupası’nda atılan maddi adımlar harika gerçekten… İngiltere’de Federasyon Kupası isim sponsorluğuna her yıl 10 milyon pound veren Pepsi’nin artık devam etmek istememesi üzerine, Coca-Cola ve Gatorade’in daha fazla ödemeyi teklif etmelerine imreniyorduk zaten. Ya da Lig Kupası’nda finale gelme başarısı gösteren mütevazı Wigan Athletic’in cebine 1 milyon sterlin koymuş olmasına… Başarıya endeksli ekonomik enjeksiyon, futbolu güçlendiren bir unsurdur şüphesiz.
Ama, bu maddi değişikliklerin yanında piyasaya sürülen “Şampiyonlar Ligi modeli” öldürüyor kupayı… İngiltere’de ve Fransa’da 20 takımlı ve 38 haftalı yorucu ligin yanında iki ayrı da kupa oynanıyor. Avrupa kupalarında da savaşan takımların neredeyse boş Çarşambası yok. Birinci ligin mütevazı ekiplerinin ya da alt lig temsilcilerinin, yorgun büyüklere karşı kendilerini göstermeleri için çok büyük fırsat bu kupalar. Ama tabii küçüklerin kendilerini göstermeleri için büyükleri alt etmeleri lazım. O da ancak, tek maçlı eliminasyon sistemiyle mümkün oluyor. Lig usulü ile neredeyse imkansız.
Türkiye Kupası’nda son 20 takım içinde 7 ikinci lig temsilcisi vardı ve Süper Lig takımları ile tam 22 kez karşılaştılar. 22 maçın 20’sini kaybettiler, ve tek sürpriz, İnegölspor’un Beşiktaş’ı 1-0 mağlup etmesi oldu, ama o da İnegöl’e -paradan gayrı- hiçbir şey kazandırmadı. Çünkü 4 maçlı lig sisteminde turu geçmesi için bir sürprize değil, 2 veya 3 tanesine ihtiyaçları vardı. Ama zaten 2 veya 3 sürpriz yapabilecek olsalar, 2. Lig B Kategorisi’nde de olmazlardı herhalde…
Bu ülkede de Zaragoza’nın Real Madrid’i 6-1’le darmadağın ettiği başyapıtlar, Liverpool’un Luton’ı 1-3’ten 5-3’e getirdiği yada amatör Burton Albion’la Manchester United’ın berabere kaldığı sürprizler yaşamak istiyorsak, statüyü kurcalamamalıyız. Yoksa hiçbir zaman UEFA Kupası’nda tur geçmeyi başaran İngiliz ikinci lig temsilcisi Millwall, veya UEFA gruplarına kalan Almanya 2. lig ekibi Aachen’ın yanında İnegölspor’u göremeyeceğiz.
http://www.milliyet.com.tr/2006/03/03/spor/spo10.html
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS