F.Bahçe-Erciyes maçında Appiah atılınca yayıncı kuruluş personelinin çalışma süresi 2 saat uzatılmış. Çünkü üç büyüklerin taraftarları, kırmızı kart veya yenilgi halinde 3-4 kat daha fazla telefon açıyor, hakemden, spikerden, yorumcudan, yayından şikayetçi oluyorlarmış!.. Bazen gerçekten bu ülke bana ağır geliyor… Ama elin kolun bağlanıyor, bir şey diyemiyorsun… Kendini seçemiyorsun… Bırakıp gidemiyorsun…
Süper Lig’in henüz ilk haftası oynandı ve herhalde 18 takımın tamamının, 6-0 kaybeden Erciyes’in bile şampiyonluk şansı sürüyor dersek, yanlış olmaz. Geride kazanılacak 99 puan var ve her şeyin telafisi olan bu günlerin tadını çıkarmak gerek diye düşünüyor insan. Ama biz öyle sanıyoruz herhalde. Fenerbahçe, 2-0 galip ve bir oyuncusu kırmızı kart görüyor. Oyunun gidişatına baktığınızda 10 kişiyle kazanabileceğinin de muhtemel olduğunu görüyorsunuz, her şey kötü giderse belki 1 puanla yetinecekler. Ama Appiah’ın kırmızı kart görmesiyle yayıncı kuruluş alarma geçiyor, personelinin çalışma süresini uzatıyor, çünkü yüzlerce Fenerbahçeli, haklı veya haksız, bir oyuncuları kırmızı kart gördüğü için Digiturk’ü arıyor ve yayından, spikerden, yorumcudan, aklına ne gelirse ondan şikayetleniyor.
Maç zaten 21:30’da başlamış ve en iyi ihtimalle 23:15’te bitecek. En az 8 saattir kurumda çalışan ve evine gecenin bir vakti gidecek personelin 2 saat daha duracak olmasına mı yanalım, emek, enerji ve para kaybına mı? Tahammülsüzlük ve hoşgörüsüzlüğümüze mi dövünelim, ya da esasında ahmaklığımıza mı? Biz böyle değildik… Değiliz de. Olmamalıyız.
Tabii, bizlerdeki bu fütursuzluğu körükleyen nedenlerden birinin, belki de önde geleninin televizyon olduğunu kabul etmek lazım… 2 çocuk babası 27 yaşındaki Gökmen, antrenmanda kalp krizi geçirip can veriyor, haber bültenlerinin neredeyse tümü bu anı saniye saniye, kare kare ekranlara taşıyor. Pornografi sıradanlaşıyor, kan, şiddet, arsızlık ve namussuzluktan sonra ölüm anının soğuk yüzü de günlük hayatımıza zorla enjekte ediliyor. Ve ortaya, telefonunu eline alıp önünde çıkan müşteri hizmetleri temsilcisine saldıran sınır tanımaz bir topluluk çıkıyor. Hayır, biz böyle değildik. Değildik…
Bu arada Karamanlı Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni Hayri Ateş, Galatasaray-Boleslav maçını izliyor ve bizim esasında nasıl olduğumuzu, olmamız gerektiğini anlatan bir e-posta gönderiyordu kulunuza: “Maçı izlerken Galatasaraylıların gol sevinçleri dikkatimi çekti. Mondragon ellerini açmış, yukarıya “papa papa” şeklinde seslenerek şükranlarını sunuyordu. Hakan Şükür de golü attığında soyadı gibi şükretti. Sabri, beşinci sayıdan sonra golü tribündeki anne ve babasına armağan etti. Arda ise o genç ve mütevazı gollerini kime atfediyordu bilinmez ama hepimizin kalbini evlat sevgisiyle doldurdu bu küçük çocuk…”
Digiturk müşteri temsilcisi Sinan Koç ve okur dostumuz Mehmet Salkım’a sabır, Karamanlı öğretmen Hayri Ateş’e şükran, Elazığsporlu Gökmen’e Allah’tan rahmet… Necip Türk milletine de akıl, fikir ve zarafet… Amin.
http://www.milliyet.com.tr/2006/08/11/spor/spo00.html
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS