Seyrantepe’de birkaç garip öyküyü içinde barındıran, bu hikâyeler hariç de çok fazla bir şey sunmayan kısır bir müsabaka oynandı doğrusu… Dün geceki gariplikler saat 18:57’de start aldı; Süper Lig’de alışık olduğumuzun dışında bir uygulamayla Meral maçı 2-3 dakika geç değil, 3 dakika erken başlattı. Gerçi sonra öyle bir ilk yarı oynandı ki, dördüncü hakem devrenin sonunda kayıp zaman tabelasında “45” gösterse, kimsenin itirazı olmazdı! Zira Karabük’ün Emenike sonrası dörtlü savaşan orta sahası ve Hagi’nin topa hükmeden ama üretemeyen takımı izleyenlere hiçbir keyif vermedi neredeyse ilk devrede…
İkinci yarıda Galatasaray (final paslarında isabetli olamadığı için netleşemeyen) pozisyonlar üretti ve bunda iki kanattaki Culio-Yekta’nın başrolde olduklarını not etmek gerek. Zaten Hagi’nin ilk yarıda göbekte Cana, solda Culio-Yekta’lı, sağda kimsesiz asimetrik orta üçlüsünü de pek anlayamamıştık!
Anlayamadığımız gariplikler dün gecenin her yerine sirayet etmişti. Mesela Cernat’ın 50’nci dakikada takımının en net gol pozisyonuna girecekken göz göre göre 2 metre ofsaytta beklemesi… Yine onun kadar umut bağlanan bir diğer yabancı Baros’un bilerek elle oynayıp sarı kart görüp cezalı duruma düşmesi. Ve bunun Baros’un son iki buçuk sezonda 25’inci sarı kartı olması! Ve hemen hemen bütün kartların elle oynama/hakemi aldatma nedenli olması.
Yine İlhan’ı biçerek haklı bir sarı kart gören Gökhan Zan’ın hakeme birinci faulü olduğu yönündeki yoğun ve inançlı itirazı da manidardı. Süper Lig hakemleri son haftalarda “elleriyle sayarak” o kadar çok sarı kart gösterdiler ki, artık futbolcular kartın sayıyla verildiğini sanmaya başladılar!
Bu garip maçın neticesinde Hagi’nin 1 puandan memnun olmayacağı açık. Ama benim bildiğim İldiz de hiçbir şey oynamadan elde ettikleri bu 1 puanla gurur duymuyordur. Çünkü dün kural kitabı izin verse beraberliğe yarımşar puan bile verilmeyecek, kimsenin de yaptığıyla gurur duyamayacağı bir müsabaka oynandı Arena’da.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS