SEZONUN ARDINDAN
17) KONYASPOR
Bank Asya 1. Lig’deki Nisan-Mayıs 2010 periyodundan itibaren Konyaspor’la sert/mücadeleci/yıpratıcı bir anlayış benimseyen Ziya Doğan, Süper Lig’e çıkınca da bu stratejisine uygun bir kadro kurdu. Ama onun görevi devrettiği Vural’ın düşüncesi bambaşkaydı; kadro kaval, hoca şeşhane olunca da ortaya hedefi vurması imkânsız bir silah çıktı…
2010 yazı 1. Lig play-offlarında favori gösterilmemelerine karşın sağlam defansları ve bireysel patlamalarla Süper Lig vizesi alan Konya, bir üst ligde de aynı stratejiyi sürdürdü. Diyarbakırspor’da bu stratejiyi uygulayıp zaman zaman sürpriz sonuçlar alabilen Ziya Doğan, yaz transfer döneminde de daha önce birlikte çalıştığı Diyarbakırlılar’a yöneldi. Ligdeki ilk iç saha maçında Eskişehir önünde (iki duran topla rakip kaleye gidilip) çok sürpriz bir galibiyet alınınca bu metodun tutacağı düşünüldü ama tam anlamıyla futbol oynamadan futbol liginde kalmak aslında çok akılcı bir yöntem değildi.
Yine de ilk yarıda toplanan 14 puan umut veriyordu, çünkü Ziya Doğan sezon başında yapamadıkları transferleri devre arasında gerçekleştirip futbollarını geliştireceklerine inanıyordu. Ocak’ta Konya’ya 9 yeni futbolcu daha geldi, ama bunların beşi (Emre, Musa, Mejia, Ertuğrul ve Barboros) yine ön libero pozisyonu oyuncularıydı! Doğan’ın planı ikinci yarıda da değişmedi, sahaya zaman zaman 4 savunmacı/5 ön liberoyla çıkıp rakibi bozmaktan başka bir şey hedeflememeye devam ettiler.
Farklı oyuncular/aynı plan, ikinci yarının ilk 4 haftasında sadece 1 puan getirdi; Doğan 15 Şubat’ta görevi Vural’a devretti. Vural daha ofansif bir zihniyete sahipti, ön tarafı Gökhan-Ali-Robak-Murat Tosun-Griajciar-Mehmet Batdal’ın dördünü sahaya sürerek kuruyordu ama onların arkasından destek olacak orta saha oyuncularını bulamadı. Çünkü Konya kadrosu sezon başından beri ön tarafa değil arka tarafa destek olmak üzere kodlanmıştı.
Sonuç hüsran oldu, Vural’lı 13 haftada sadece 1 galibiyet ve 9 puan alınarak lige veda edildi. Ve Konyaspor öyküsü, aslında Türk futbol ailesine önemli bir ihtiyacı bir kez daha hatırlattı: Türkiye’de bir kulüpte teknik direktörü belirleyen masada muhakkak (futbolun içinden gelmiş, kadro yapısından anlayan) bir sportif direktöre ihtiyaç var. Çünkü siz bir Ziya Doğan takımını Yılmaz Vural’a teslim ediyorsanız, kadronuzun kimyasından bihabersiniz demektir. Aynı şekilde Vural’ın kurduğu Kasımpaşa kadrosunu Doğan’a teslim etseniz de ortaya yine bir “Altı kaval, üstü şeşhane” öyküsü çıkacaktır. Mesele bu kadar açık aslında…
Sezonun yıldızı
Petar Grajciar
Bir sezonda sadece 131 (maç başına 4’ün altında) gol pozisyonuna girip, sadece 28 sayı yapan bir takımda 7 gol/5 asistlik katkı çok etkileyici. 28 yaşındaki Slovak milli futbolcu takımının gollerinin neredeyse yarısında var, üstelik birçoğunda da slalomlar ve bireysel performanlarla rakip kaleye zorlukla giden ekibini tek başına ileriye taşıdı. Gerektiğinde çizgide oynadı, kornerleri attı, düşmemek için elinden geleni yaptı. Konya’da düşmeyi en az hak eden adam oydu muhtemelen…
En çok yükseliş göstereni
Ali Dere
1992 doğumlu milli futbolcu, bu sene şehrini en çok heyecanlandıran gençti. Konya ona 42 numaralı formayı verdi, o da Manisa ve Kayseri’de kazanılan deplasman galibiyetlerinde attığı gollerle takımına katkı yaptı. Eğer kendini geliştirmeyi sürdürürse, önümüzdeki yıllarca bolca adını duyacağımıza inanıyoruz.
En çok düşeni
Johnnier Montano
15 yaşında A milli olup 16 yaşında Parma’ya imza atan bir adamdan (ne kadar gerileme yaşarsa yaşasın) sezonun bir yerinde kalitesinden pasajlar sunmasını bekliyorsunuz. Ama Montano, ne Doğan’ın ne Vural’ın verdiği şansları iyi kullanamadı; düşüşteki kariyerinin dibe vurmasına engel olmaya çalışmadı. Montano, artık galiba sadece 10 yıl önceki hatıralarıyla avunacak durumda…
En iyi transfer
Kamil Zayatte
Lens’ta filizlenip Hull City’de çiçek açan kariyerine baktığınızda, 26 yaşındaki bu adamın daha iyi yerlerde olması gerektiğini düşünüyorsunuz. O da (takımı düşmesine rağmen) ortaya koyduğu vasat üstü performansla Süper Lig’de (Belediyespor transferiyle) kalmayı başardı zaten. Devre arasında gelip 13 maçta istikrarla 90 dakika forma giydi, 4 müsabakada oynayamamasının nedeniyse tam 9 kart görmesi idi. Gineli milli stoper/ön liberonun en büyük problemi de bu gibi gözüküyor.
En kötü transfer
Tazemeta
Doğan’ın Diyarbakır’daki prenslerinden birini Konya’ya getirmesi bir yere kadar anlaşılabilir; ama kendisine sahte bir “Ekvatoral Gine Milli Takımı” davetiyesi hazırlayan bir adama hâlâ umut bağlamak çok akla yatan bir iş değil. O da belli ki (her fırsatta kaçmaya çalıştığı) Konya’da pek mutlu değildi, 18 maçta sadece 1 gol atıp şehri terk etti.
Anahtar sayı
103 kart
Aslında Ziya Doğan’ın Konyaspor’unun bu yılki stratejisini anlatan çok istatistiği var: Ligin (131’le) en az gol pozisyonuna giren, (129’la) en az isabetli şut atan, (774’le) en çok top kaybı yapan takımı konumundalar. Yine toplamda 103 kartla da, 8 kırmızıyla da her iki alanda liderliği kimseye bırakmadılar.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS