Eğer benim yazdıklarıma da yazı denirse (ki denmez), bu okuduğunuz kırık dökük satırlar topluluğunda ulaşmak istediğim en üst noktadır, “az sözle çok şey anlatmak”… Fâni dünyadan göçüp giderken ardımda ciltlerce kitap bırakmayı dilemedim hiç zaten. Hedefim az ama öz “iki-üç kelime” bırakabilmektir geride.
Son dönemde bu tanıma uygun iki ayrı “iki kelime” ile karşılaştım… Biri NTV’de Emre Kongar ve Mehmet Barlas’ın programının adı, “Yorum Farkı”… Bir programın içeriği ancak bu kadar az kelime ile böylesine uzuuun uzun anlatılabilirdi. İkincisi ise Tanıl Bora’nın kitabı oldu: “Kârhanede Romantizm”… Kitabın adı ve kapağındaki resim öyle vurucu ki, içindeki birkaç yüz sayfa boş bile olsa idi, elimdeki eser, kütüphanede özel bir yere konulmaya değerdi.
Üstelik de doluydu, hem de öyle doluymuş ki Tanıl Bora, “sahalarda görmek istediğimiz” yazılarını bir araya getirmiş kitabında. Takım arkadaşı, sevgili dostum Bağış Erten de, o kadar güzel bir arka kapak yazısı döktürmüş ki, bu yazı karşısında artık uzatılmaz, susulur:
“Bir gün Gençlerbirliği maçına yolunuz düşerse, sürekli bağıran, kırmızı siyah el örmesi atkısıyla ‘huşu’ içinde takımını seyreden adama dikkat edin. Nasıl bir ‘Kârhane’de olduğuna hiç aldırmadan, o iflah olmaz romantik, yağmur demez, çamur demez gider biricik Gençler’inin maçlarına. Yetmez, arkadaşlarını da götürür. O da yetmez, etrafındakileri futbola kazandırır. Bununla da kalmaz! Yazar… Futbolu sevmek üzerine, renkler, formalar, aşk, din, ibadet, taraftarlık üzerine… ‘Sahalarımızda görmek istediğimiz’ yazılardır bunlar. Okuyana sıcaklık ve heves dağıtır. Zaten memleket entelektüellerinin futbol yazmaya ‘girişmelerinin’ müsebbibi de – bazen pişmanlık duymasına rağmen – odur. Entelektüel hayatı boyunca yazdığı, derlediği, çevirdiği, ‘edit’ ettiği onca kitaba, makaleye, derlemeye inat, futbol üzerine çiziktirmekten ‘ayrıca’ hoşlanır.
Kârhane’de Romantizm yaklaşık 10 yıllık bir dönemde Tanıl Bora’nın futbol kültürümüze yaptığı katkıların bir derlemesidir. Oyunun saf haline vurgu yapan, ‘oyunla oynayan’, romantik, bir o kadar da realist, naif nostaljinin tuzağına düşmeyen, hakiki denemeler bunlar. Eduardo Galeano’vari bir futbol dilencisinin denemeleri…”
http://www.milliyet.com.tr/2006/05/26/spor/spo07.html
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS